MERAKIN SONU GIYBET!

Oto kontrol mekanizmasını kurmamız, hayatımızın daima aynı çizgide olması bakımından çok önemlidir. Bugün belli bir zevk ve şevkle şahlanıp, yarın değişik bir tesirle Cenab-ı Haktan gelen esintileri kaybetmemiz, arkamızdakilerin de zikzak çizmelerine sebebiyet verir. Hareketteki ölçü bir ruh işi, gönül işidir.

Zira kendisini kontrol altına almayan insan, ebedî hüsrandadır. Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkalarına öyle davranmak zorundasın. Çünkü hizmet eden hizmet, hürmet eden hürmet görür. Bazıları da toplumun ahlaki değerlerine uymayan davranışların, bencilce haklı gösterilme mantığını ön planda tutar.

Örneğin; bazıları öylesine meraklıdır ki, öğrenmek isterken kimi çekiştirdiğinin kimin dedikodusunu yaptığının farkında bile değildir. Hikâyemizde olduğu gibi… Emine Hanım kızı Sevgi’nin o gün nereye gittiğini öylesine merak etmişti ki mutlaka öğrenmek istiyordu.

- Kızım yukarı tarafta mı gezdiniz aşağı tarafta mı?
- Aşağı tarafta.
- Emine'nin annesini gördün mü?
- Evet ordaydı.
- Nasıl giyinmişti?
- Nasıl giyindiğine dikkat etmedim!
- Ne giyindiğini bilmelisin ipek mi yün mü?
- Galiba yün.
- Ne demek galiba yün?

Anne'nin bu yaptıkları Sevgi'yi çileden çıkarır artık sevgi bıkmıştır. Ve bağırmaya başlar: “Yeter yeter! Artık senin bu merakın beni canımdan bezdirdi. Bütün komşularımızla aramız senin lafçılığın yüzünden mahvoldu. Artık senin yüzünü bile görmek istemiyorum.

Diyerek Sevgi evin kapısını çarparak çıkar. Fakat başı sinirden döndüğü için apartmanda yığılıp kalır. Evet, meraklının sonu aslında hüsrandır. İnsan olarak hepimizin merak ettiği birçok konularımız olabilir ve bunu öğrenmek içinde hayli çaba sarf ederiz.

Öğrenemediğimiz zamanda bayağı canımız sıkılır. Hatta bu konuda sır vermeyen kişilere karşı da öfkelenir, kızarız da... “Kıymetten düşmek istemezsen, kimseyi kıymetten düşürme,” diye bir özdeyiş vardır ve çok yerindedir. En iyisi susmayı tercih etmek…

“Arkadan yapılan gıybetin büyüktür yaresi,  Dilini tutmaktır bu günahın büyük çaresi.” Demişler. Bence, konuşmalarımıza dikkat etmek, “ya hayır söyle, ya da sus” ölçüsüne uymak en güzeli!
Aslında sana başkasından dedikodu getiren, senden de başkasına dedikodu götürür, öyle değil mi?

Hasedin karnı doymaz, cebi dolmaz, ağrısı dinmez. Yine de mutlaka öğrenmek isteyecektir. Oysa akıllı insan, düşündüğü her şeyi söylemez fakat söyleyeceği her şeyi düşünerek söyler. Zaten, yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz. Bunun içinde “Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil.” Demişler.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları