MERHABA

İnsanoğlunun, hayatının her safhasında; düşünce ve duygularını yansıttığı anlar vardır. Bazen bir toplumun içinde, bazen de yalnızlığın sessizliğinde yaşanılır. Bunlar; bazen kâğıtların gizeminde karalanır, bazen de bir söz olur uçar. Gerçek şu ki; hakikatin sonsuzluğunda silinmeyecek kadar derin izler bırakarak, yazı kalır ve nice nesiller bundan faydalanır.

Gözler bakmak için vardır. Fakat düşünemezler. Hisler ise; sadece görmekle yetinmez, düşünürde... Tıpkı; gülün, nergisin renkleri ne kadar güzelse, bakmaya doyulmuyorsa, iş; o güzel koku veren yaprakların tadına bakmaya gelindiğinde durum değişir.

Her iki duyu da, insan özelliğidir. Mühim olan; güzel düşünüp, hayata güzel bakabilmektir. Açık, okunaklı, duyulmuş, derlenmiş bir kelime; yeniden karşılaşılan bir dünya gibidir. Etki; çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.

Görülen o ki, bu yazımızın içinde; fırtınalı bir denizde, beyaz köpükler, mavi sular değil de, ruhun aynası olan gözyaşları sulamış gemileri... Yazarın, her kâğıda dokunuşunda kalemi, kibritten daha fazla yangın çıkarmış. Zaten bu kalem ve kâğıt değil midir dünyayı yöneten?

Mürekkebi aşk olursa kalemin, berrak kâğıtlar, ayna gibi yansır gözler önüne... Aşk, bir amaca ulaşabilmek için, ruhunu kanatlandırır. Malı-mülkü kabul etmez ve gözlerin gönüllere aktığı yerde, çıkarsız bir dünya kurar. Merhaba, lacivert gecelerin gülümseyen gözlerinden, merhaba! Yaşamın zamanla dansına eşliğinden...

Merhaba en kuytu sessizliklerden masmavi gecelere yansıyan çığlıklarından, gönlüme düşmüş büyülü mehtaptan, kıpır kıpır avuçlarımda oynaşan yıldızlardan merhaba… İçimden gele gele merhaba. Çünkü bütün başlangıçlar bu gizemli sözde gizli…

Bu gece topladım hüzünlerimi tozlu odalardan, savurdum gökyüzü-nün en koyu kuytularına… Bir “ben” oldum bu gece! Sevdanın hasına attım kendimi gizlice… Yandım! Yandıkça kurşun kurşun eridim! Eridikçe şekil şekil derinlerime indim. Beni, gördüm! Beni bildim! Yüreğime koydum mavi yangınları…

Gül idim, küle döndüm! Nice sevda rüzgârları körükledikçe, duman oldum yüce dağ başlarına… İklim iklim süzüldüm tarlalarda taze buğday başaklarına… Taze bahar oldum, sundum yediveren çiçekler… Yarin defneyle yıkanmış narin ellerine… Püfür püfür estikçe savurdum sevdamın sarı saçlarını, öptüm yanağından gizlice…

Türkü, türkü dökülürken baldudaklarından, sürme olup çekildim bakmayı bilen gözlere… Kan oldum dolaştırdım, taze aşkları beyinlerden, yüreklere… Böldüm aşkı hücre hücre her bedende… Kanatlandım uçtum, gönüllerde özgürce…

Merhaba anne! Merhaba baba! Kardeş merhaba! Sana da merhaba arkadaş! Yeni doğmuş bebeğe, sevgiyi yeni tanıyan büyüğe merhaba! Cana, canana merhaba! Hayata merhaba!

(Sevginin haritasını yüreğine çizen sevdamın kaleminden)

Selam ve dua ile…

 


Yazarın Diğer Yazıları