NAM-AL (!) -3

Yahudi derdini anlatıp, bir çare bulunmasını söyleyince Hazreti Ömer, öfkeli bir şekilde, bir kemiğin üzerine bir şeyler yazıp adamın eline verdi: “Götür bunu valiye ver”, dedi. Yahudi bu yazışmadan pek bir şey anlamamıştı. Bundan bir şey çıkmaz, diyordu kendi kendine... Mısır'a gelip kemiği Sa'd ibni Ebi Vakkas'a verince, vali çok korkmuştu. Hemen evi eskisinden daha güzel bir şekilde tamir etti ve Yahudi’ye verdi. Hem de memnun etmek için bir miktar yardımda bulundu. Hazreti Ömer'in gönderdiği kemiğin üzerinde sadece şu iki kelime yazılı idi: “Ben Nuşirevan'dan daha adilim!” Evet, menkıbemiz burada bitiyor. Demek ki Cenap Şehabeddin’in dediği gibi: “Alnını ne kadar yüksek tutarsan, o kadar yere sağlam basarsın”. Adalet sağlamak veya adil olmak öyle kolay iş değil… Kaldı ki bir kuzunun kırık bacağının hesabına düşen Hz. Ömer gibi bir adalet güneşi böyle mektup gönderiyorsa, biz iki elimizin arasına başımızı alalım birkaç kere yeniden düşünelim! Ondan sonra elimiz vicdanımızda öyle karar verelim. Günümüzde idareci pozisyonunda olan kişiler seçimle geliyorsa, bunların birkaç kere daha fazla düşünmesi gerekir. Öyle seçimden seçime ziyarete gelen bir yöneticiyi halkımız hiç sevmez. Taraftarı bile olsa sevmez. Şöyle seçildikten sonra “arkadaş çayını içmeye geldim hadi bana çay söyle!” Diyebiliyor mu esnaf kardeşime? Çayını içtikten sonra da nezaketle çay parasını ödeme teklifi yapabiliyor mu? Var ya o esnaf kardeşim bırak para ödetmeyi, kırk köye dillendirir bu ziyareti… Al sana bedava propaganda… Sahi, bu yönetici kardeşim hiçbir işte başarılı olmasa bile halkına kendini sevdirmesi yeter! Ben o yüzden diyorum ki: “Kenti en güzel şekilde imar edebilirsin. Yollar, köprüler, üst-alt geçitler, alt yapı sorunu her şeyi mükemmel yaparsın ama gönülleri imar etmediğin sürece her yaptığın boşa gider.” Bir de devlet memurları vardır. Halkla görüşse de, görüşmese de önemsenmeyen… Hele bunların vatandaşa küçük bir gülümsemesi bile çiçeğini yardırır sevinçten! Yahu ben bu halkçılığı seviyorum herhalde… Ne mutlu halkla iç içe olan yöneticilere… Geçenler de bir yazımdan dolayı beni telefonla arayan ve tebrik eden müdürümün ellerinden öperim! Helal olsun bu duyarlılığına… Soyadın gibi nam al! Sizler var oldukça bu bayrağın, bu vatanın ilelebet kalması kaçınılmazdır. Teşekkür ederim hassasiyetine! Allah sizin gibileri başımızdan eksik etmesin! Âmin. Şu anlatacağım fıkra gibi mesaj sizin şahsınızda ve sizin gibi düşünenlere olsun. İngiliz Kralı, vergileri çok da ağırlaştırdığı bir dönemde, gizli bir yolculuk yapmak zorunda kalmış. Elinden geldiğince kılık değiştirmiş ve yolculuğun ilk gecesinde bir handa kalmış. Sabah kahvaltısında 3 yumurtalı bir omlet yedikten sonra, ücretin ne kadar olduğunu sormuş. Hancı:”15 altın!” Demiş. Kral afallamış, çünkü bu para büyük bir paraymış: “O ne yahu? Yumurta kıtlığı mı var bu yörede?” Daha geceden kralı tanımış olan hancı, gülümseyerek cevap vermiş: ”Yok efendim, yumurta kıtlığı yok da, adam gibi kral kıtlığı var.” Kendi kendini yükselten mütevazı olur. Mütevazı olan yükselir. Martin Luther Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları