ÖĞRETMENLERİMİZE -3

Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe Fatma’nın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu. Bir gün dersini 2 kez aksatınca sordum. “Ne oldu yoksa anneni mi özledin?” “Hayır!” Dedi. “-Neden moralin bozuk Sık sıkta hasta oluyorsun dedim”.
-Yanlış anlamayın, inan ki annemi özleyip te gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum. Allah’ımdan çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana ahirette hesabını sormaz mı?
Bir şey diyemedim. Suçlu bile hissettim kendimi. O küçük kalpte bu ne imandı Ya Rabbi! Onu hayranlıkla izliyordum. Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek zorunda kaldık. Birçok tahlillerden sonra arkadaşım olan doktor hanım:
-Hoca hanım derhal bu talebeyi ailesinin yanına gönder dedi. Şaşkınlıkla: “-Neden diye sordum”. Bana: “-Belki üzülecek hatta inanmayacaksın ama bu talebe “Kanser”.
Adeta başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafıma Rabbimin Rahmet sıfatı tecelli etmiş, şefkat sarmıştı. Hastaneden ayrılırken Fatma’ya hiç bir şey diyemedim. Oysa anlamış gibi bana sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu.
Kulağıma eğilerek “-Hocam! Azrail insanların canını alırken nasıldır?” Diye sordu. Ağlamamak için zor tuttum kendimi: “-Güzel bir surettedir, mümin kullara, dedim. Sevindi, sanki mırıldandı: ”Belki hafız olamam ama Elhamdülillah müminim diye…
Şimdi anlamıştım bana önceden sormuş olduğu soruyu. Demek ki hastalığını biliyordu. Hafız olmak
için Kur’an ı bitirmek gerektiğini söylediğimde neden üzüldüğünü şimdi anlamıştım. Bir kaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya başladık. Çünkü dayanılmaz acılar içinde olduğunu görüyorduk.
Evine gitmesi gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma yanıma gelerek: “-Bana kızmadınız değil mi? Eğer söyleseydim belki kursa almazdınız. “-Ne demek nasıl kızarım sana dedim. Hem sonra sakın üzülme hafızlığımı bitiremedim diye. Rabbim seni hafızlar zümresinden yazmıştır İnşallah”, dedim.
Öyle sevindi ki sarıldı boynuma; “-Gerçekten ben şimdi hafız sayılır mıyım Anne bak duydun değil mi Ya Rabbi bu ne aşktı. Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı şu Fatma ne güzel bir kul olurdu. Böylece Fatma’yı Erzurum’a uğurladık. Çok geçmedi.
Bir iki hafta sonra ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde ondan iki mektup almıştım. Bana hep hafızlık tacını merak ettiğini, rüyalarına bile girdiğini yazıyordu. Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Fatma’nın annesiydi karşımdaki ses.
Ağlamaklı bir sesle:”-Hoca hanım Fatma’yı uğurladık. Rica etsem bir hatim okur musunuz” deyince
ben de dayanamadım ağlamaya başladım. Annesi beni teselli edercesine telefonu kapatmadan:
“-Size ölmeden önce şunu söylememi istedi”, dedi. Hıçkırarak: “-Anneciğim hocama söyle Azrail söylediğinden de güzelmiş!”
”Ey Rabbim senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna yapışıp kelamına sımsıkı sarılan kulunu sen son nefesinde yalnız bırakır mısın hiç “
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları