PARA PARA PARA!

Birçoğumuz cebi delik gezerken, efelik yapmayı da ihmal etmeyiz. Yani açık tarafımızı da vermeyiz. Birinden bir borç iste bakalım, kırk dereden altı delik kovayla su taşısınlar sana… Hani para isteme benden buz gibi soğurum senden misali…

Acaba şöyle mi düşünülüyor dersiniz: “Param seni vereyim de mi düşman olayım, vermeyeyim de mi düşman olayım?” Haklı mı bilinmez ama şöyle biraz düz mantık yürütünce; Kendisinden ödünç para istenen kişi, bu parayı vermese karşısındaki ona düşman oluyor. Verse, parası zamanında geri gelmeyeceği için yine bir düşmanlık beliriyor. İyisi parasını elinden çıkarmamak mı acaba?

Yahu her kim icat ettiyse bunu ya çok zekiydi ya da tüm insanlığa garezi vardı. Kimine göre de, para dediğin ne ki, el kiri… Yahu keşke! Hep böyle düşünülse ve söylediğini de yaşasa gam yemem! "Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak" demezlerse bir şey bilmiyorum.

Para elde kalmaz; kullanılır, harcanır. Yaşamak için paranın önemli bir yeri olduğu bir gerçektir. Günlük gereksinmelerimizin hemen tümünü para ile karşılarız. Bunun yanında bir başka gerçek daha var: Para her şey demek değildir; yaşamak için bir araçtır. Gerektiği zaman harcanır. Bazı insanlar vardır.

Paraya büyük değer verirler. Onu sıkarlar. Gereksinmeleri olduğu halde harcamazlar. Böyle kimselere "cimri" denildiğini bilirsiniz. Paraya gerektiğinden fazla değer vermek, paragöz olmak doğru değildir. Paraya efendi olmak daha doğrudur ama her nedense hep o efendi olur.

Çünkü paranın yüzü sıcaktır. Parayı gören kimse onun çekiciliğine kapılır ve kendisinden para karşılığında beklenen işi yapmakta kolaylık gösterir. Parayı reddetmek çok zordur ve para için yapılmayacak iş yok gibidir.

Kişi yapmak istemediği bir iş için bile kendisine öne sürülen çok para karşılığında yapmaya razı olur.
Zira para sermaye aracıdır. Çeşitli şekillerde bu sermaye kullanılarak çok daha fazlasını elde etmek mümkündür. Elde para bulunursa iyi de hesap yapılırsa onunla yeni paralar kazanmakta mümkündür.

“Para parayı çeker” diye boş yere söylememişler. Ama parayı zaptetmek deliyi zaptetmekten daha zordur. Elindeki parayı çarçur etmeyip tutmasını bilmek, herkesin yapamayacağı kadar zor bir iştir.
Nasreddin Hocanın dediği gibi ne olursa olsun parayı veren düdüğü çalar. Ya da Napolyon’un dediği gibi “para para para”.

“Para ile imanın kimde olduğu bilinmez” derler ya hani bunun doğru olduğunu herkes bilir. Çünkü para, ortaya konulup herkese gösterilen şeylerden değildir. İman da öyle… Bundan dolayı kimin ne kadar parası bulunduğunu, kimin ne denli Allah’a yakın olduğunu kimse bilir mi?

Madem geldik gidiyoruz… Madem bu dünya yolculuğunun sonunda bir ahiret gerçeği vardır. Madem bir mizan bir hesap günü vardır… Madem günahlarımız vardır… Bunun temizlenmesi için bir takım ibadetler ve tövbeler vardır… O halde bir kefenden başka ne gidecek sonsuz âleme? Kaldı ki o kefen de mezara kadar…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları