REİS!

Anlayamıyorum! Anlayamıyorum bir türlü! Gazetelerden okudukça kızardım! Şu medya hep yalan yazar diye... Tam ölçüsünde tartmayan teraziden bahsediyorum! Ben kimseye zararı olmayan sade bir vatandaşım. Kimsenin tavuğunu kışt demedim. Kimseyi dolandırmadım. Devletin malı deniz diye düşünmedim! Fakat garip rastlantılar, bazen doğrularınızın pusulasını şaşırtıyor!

Reis adında bir arkadaşım vardı. O anlattı. 1960 - 1970 Yılları arasında Konya'da meşhur iki gurubun kavgası vardı. Her iki gurupta toplu gezerlerdi... Karşılaştıkları zamanda birbirleriyle kavga ederlerdi... Sonra Konya emniyeti bu anarşi çıkaran insanların reisini bulursak sorunu çözebiliriz demiş. Yine bir gün;  Zafer meydanında bu iki zıt guruplar bir araya gelir ve kavgaya tutuşurlar. Fakat emniyetin ani baskını ile bu kavgacılar tutuklanır. Arada bazı suçsuz insanlarda beraberinde tutuklanarak götürülür kodese...

Ne yazık ki Reis’de aralarında kalınca onu da götürürler. Babacan bir komiser, “Efendiler! Hepiniz kocaman adamlarsınız... Üstelik mertlikten delikanlılıktan dem vuruyorsunuz... Ne söyleyeyim sizlere bilmem ki? Sizlere sert kullanmak istemiyoruz... Şimdi erkekçe söyleyin bakayım aranızdaki reis kim?”

“Komiserim! Delikanlıca söylemek gerekirse Reis benim... Erkekçe söylediğim için beni salıverirsiniz değil mi?” Diye atılmış Reis... Komiser “Elbette! Ancak daha sonra... Hem bu dünyada kimin kabahati var ki? Reisin dışındaki tüm tutuklular, ifadelerini verdikten sonra gidebilirler...  Reis sen benimle gel bakalım...”

Akılsız başın ceremesini ayaklar çeker derler ya, kavgadan bile haberi olmayan hatta kavga yerine sonradan gelen Reis, karakolda bir güzel temiz sopa yemiş... Sorguda adını sormuşlar “Reis” demiş. Soyadını sormuşlar “Kuloğlu” demiş. Meseleyi anlayınca komiser “Demek senin adın Reis’ti ha? Bunca dayağı boş yere mi yedin yani?”

“Maalesef komiserim! Eh, ne yapalım, komiserimin vurduğu yerden gül biter.” Dedikten sonra onu da salıvermişler.

Efendim! Ahmak odur ki, dünya için gam yiye, ne bilsin kim kazana, kim yiye. Demeyelim de, diyelim ki: “acısız, kedersiz kim var ki? Suçlunun beraat ettirildiği yerde, hâkim hüküm giyermiş.”

Cevapsız kalacak sorulara şahsen cevap aramak istemiyorum. Çünkü henüz hayatımda cevapsız kalacak hiç bir soruyla karşılaşmadım. İnsana kendini bil denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, değerini de bildirmek içindir, diye düşünüyorum! Medeni insanlar gibi… Yani çağdaş, Avrupa standartlarında... Sanki bizim standartların cılkı çıktı!

Demek istediğim; Avrupa da iki insan birbirleriyle kavga eder, sonra hiçbir şey olmamış gibi ayrılırlar. Oysa bu durum ülkemizde olsa, iki kişiden biri mutlaka ölür.

“Hep öç almayı kuran bir kimsenin yarası, kapanacağına işler. Francis Bacon”

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları