RIZKIN PEŞİNDE -3

On sekiz senede kazandığını üç söze veren adamcağız, memlekete döndüğümde kime ne söylerim, diye düşünceli düşünceli yürürken, bir kuyunun başında toplanmış kalabalık dikkatini çekmiş. Biraz daha yaklaşınca, kalabalığın arasındaki tellalın sözlerini duymuş:

- Ey ahali, duyduk duymadık demeyin! Bugüne kadar bu kuyuya girip sağ çıkan olmadı, bunu başarabilene padişahımız ağırlığınca altın verecektir!

Kalabalıktan, o kuyunun halkın tek su kaynağı olduğunu, kuyudaki canavarın suyu kesip, aşağı inmeye cesaret edebilenleri öldürdüğünü öğrenmiş ki, o anda aklına satın aldığı ilk söz gelmiş: “Kaderde ne varsa o olur.”

- Ben o kuyuya girerim, diye haykırmış kalabalığı yararken… Beline bir ip bağlayıp aşağıya salmışlar adamcağızı. Aşağı indiğinde, belindeki ipi çözüp başını kaldırmış ki ne görsün? Yerlerde insan kemikleri, karşıda dev bir ejderha… Sağında güzeller güzeli bir hatun, solunda çirkin bir kurbağa...

Ejderha: “İnsanoğlu, insanoğlu! Söyle bakalım, kadın mı daha güzel, kurbağa mı?” Adamcağız korkudan titreyerek tam kadın güzel diyecekmiş ki, birden satın aldığı ikinci söz gelmiş aklına. Kekeleyerek: “Gönül neyi severse güzel odur”, deyivermiş.

Bu cevaptan çok memnun kalan ejderhanın kahkahaları kuyunun başındakilere kadar geldiğinde, bizimki ejderhadan kimseyi öldürmeyeceğinin, suyu bırakacağının sözünü çoktan almış bile. Meğer kurbağanın gözüne âşık olan ejderha, kadının güzelliğini duymaya tahammül edemediği için insanların canına kast etmekte, sularına el koymaktaymış.

Uzatmayalım, padişahtan ağırlığınca altını alan adam, güle oynaya evinin yolunu tutmuş. Keyifle memleketine vasıl olmuş. Nice bin hayalle evine varmış. Kapıyı çalmadan evvel pencereden içeriye şöyle bir göz atmış ki, ne görsün! Karısı bir civanla göz göze, diz dize oturuyor sedirin başında.

O anda feleği şaşmış adamcağızın. Ben bunca sene bunun için mi sefil-perişan oldum, deyip çekmiş hançerini, dalmış kapıdan içeri. Fakat Hakk'ın hikmeti, o anda satın aldığı üçüncü söz gelmiş hatırına: 'Her şeyin bir vakti vardır, hiçbir şey aceleye gelmez.”

Duraklamış, hançeri kınına sokup: “Hayırdır hanım”, demiş, “kim bu delikanlı?” Kadıncağız senelerdir yollarını beklediği kocasına dönmüş: “Hani sen giderken...” Demeye kalmadan delikanlı babasının ellerine çoktan sarılmış bile.

Hani söz vardır:
“Dolaştırdı seni Semerkand-u Buhârâyı,
Sana kısmet olan rızk gelir arayı arayı”.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları