SEMÂ VE KÂİNAT

Semâ: Gökyüzü anlamını taşıdığı gibi, işitme ve duyma şeklinde de anlaşılır. Daha çok Mevlevi ayinlerinde, cezbe haliyle ayakta dönme, zikret-me olarak bilinir. Türk tarihinin inanç ve geleneklerinin bir parçasıdır.

Hz. Mevlana (1207-1273) ilhamıyla oluşarak, kemâle gidişin manevi bir yolculuğudur. Bu yolculuk adeta miracı teşbih eder. İncelendiğinde her bölümü-nün ayrı bir anlamı çıkar. Dönmek, onun asıl figürüdür. Tıpkı kâinat gibi ve kâinatın içinde güneşin, dünyanın, ayın dönmesi gibi...

Semayı anlamak için, bilimsel olarak tüm kâinatın gelişim ve devinimlerini bilmek gerekir. Akıl ve idraki müspet ilmin ışığına tutmak gerekir. Galile’yi köşeye sıkıştıran aklı almazların yaptığı gibi olursa, ilmin ve aklın ışıkları söner. Galile: “Dünya yuvarlak değil, üstelik dönmüyor diyeceğim ama beni dinlemiyor yine dönüyor” dediği için cehlin cinayetine uğramış, hayatından olmuştu.

Bilemediğimiz sayısız gezegenlerin, güneş sistemine benzeyen yörüngelerinde, kâinat sürekli dönüp durmaktadır. Bir semazen de aynını yapmaktadır. Ondaki incelik; bir elin yerde, diğer elin gökte olmasıdır. Yani Allah’tan geldik yine O’na döneceğiz demektir.     

Semâ, kulu hakikate yöneltir. Aklı, aşkla birleştirir. Nefsi ve beraberinde dünyevi istekleri, isteyerek iter. Kolları açıldığında tüm kâinatı ve içerisindeki bütün varlıkları insan, hayvan, bitki vs. sevgiyle kucaklar.

Dikkat edilirse bir semazenin başındaki sikkesi, nefsinin mezar taşıdır. Üstündeki tennuresi, nefsinin kefenidir. Sağ eli yukarıdayken duadadır. Sol eli aşağıdayken Hakk’tan aldığı ihsanı halka vermesidir. Sağdan sola kalbin etrafında dönerek bütün insanları, tüm yaratılmışları, kalbinin tamamıyla sevgi, saygı ve aşkla kucaklayışıdır. Büyük bir özverinin, dostluğun, kaynaşmanın örneğidir.

Semanın her bölümünün ayrı bir anlamı olduğunu biliyoruz. Bu bölümlerde yedi kısımdan oluşuyor. Birinci bölümde; Peygamberimizi metheden bir naat-ı şerifle başlar. Bu methiye sonrası kudüm sesi duyulur. Yani bu ses Cenabı Hakk’ın “kün” yani ol emrinin temsilidir. Ki, bu ikinci bölümdür.

Üçüncü bölümde ise; her şeye can ve nefes veren Rabb’ın, Zariyyat suresindeki emri ilahisinin temsilidir. Dördüncü bölüm semazenlerin birbirlerine üç kere selam vermesidir ki bu, ruhların selamlaşmasıdır.

Beşinci bölümde, semazenin üstündeki hırkayı çıkartarak sembolik olarak Allah’ın birliğini ve Amentü esaslarını tasdik etmesi anlamını taşır. Altıncı bölüm, dönüştür. Hangi tarafa dönülürse dönülsün, yaratıcının var-lığı ordadır. O’ndan kaçış yoktur, demektir. Yedinci ve son bölümündeyse tüm güzel ruhlar için okunan Fatihalarla biter.

Semâ bir bütün olarak düşünüldüğünde; bir inanç manzumesidir. Dünya hayatının, uhrevi hayata akışın vakarlı bir gidişatıdır. Yüreklerin delta oluşturduğu, mükemmel bir ummandır. Bu ummanın ve semanın derinliklerinde, kainatın sonsuzluğunu kuşatan bir sevgi selidir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları