SEVİLMEK İSTİYORSAN GÜVEN VER

İtimat; insanların ikili veya toplumsal ilişkilerindeki birbirlerine karşı dürüst davranışlarındaki güven duygusudur. Bunun için sevilmek, güvenilmekten daha iyi değildir. Güven duygusunu verebilmek o kişinin samimiyetini ifade eder. Toplumda bir yer edinmek veya sevilmek istiyorsak önce herkese güven vermek zorundayız. Öyle bir güven ki; her şeyinle sana itimat edilsin.

Kendisine güvenemeyen insanlar, genellikle hem kendilerine ve hem de etrafına karşı da itimat inancını yok ederler. Aslında kendine güvenemeyen insanların, başkalarına güven verme duygusu da yanlıştır. İnsan önce kendisine itimat etmeli, sonra da başkalarına... Güven verebilmenin en geçerli yöntemi ise verilen sözlerde durabilmektir.

Ayrıca emanetlere ihanet etmemektir. Yetim malı yememek, haksız kazanç içerisinde bulunmamak, yalan söylemek, yanlış gözle bakmak, hak ve hukuka riayet etmektir. Zira bir toplum güven üzerine kurulur. Birbirlerine itimadı olmayan insanların bir toplumu oluşturması mümkün değildir.

Bana kalırsa insanların kendi hakkında başkalarına iyi bir şey söylemesin, çünkü itimat eden olmaz. Hele kendi hakkında kötü bir şeyi asla söyleme, işte o zamanda sana derhal inananlar olur. “Peki, güven verebilmek için başka neler yapılabilir ki?” Dediğimizde içimize doğan istek önce bize gülümsemeyi önerir. Başkalarıyla ilgilenmeyi, ilgini verdiğini, fedakârlık gösterdiğini önerir.

Dinlemeyi bilmeyi ve isimleri aklınızda tutmayı önerir. Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir. Şayet böyle bir durum sezinliyorsan; Seni sevmeyeni affetmek zorunda kalsan bile, ona itimat etmeye mecbur değilsin ama en azından kapıları aralayarak bir fırsat verebilirsin.

Peygamberimiz kendi kavminde en güvenilir birisiydi. Öyle ki hem İslam'a gönül verenlerden olsun ve hem de müşriklerden, hepsi de katıksız bir güven içindeydiler. Herkes ona “Muhammed-ül emin” diyorlardı yani insanların en emini… Buna rağmen müşrikler inanmamakta ısrar ediyorlardı.

Bu ne güzel bir ahlak ki; zaman içinde “onlar benim yeryüzü yıldızlarım” dediği sahabelerine bile sirayet etti. Artık her birisi kendi adıyla emin diyerek çağrılıyorlardı. Neden hiç kimseye güvenemiyoruz acaba? Bunu hiç düşündük mü? Mutlaka düşünmüşüzdür ve birçok nedeni de vardır. Güvenemediğimiz kimselerin sözünde durmadığını, yalan söylediğini görmüşüzdür ondan...

Bizler nasıl bir ümmetiz ki, üç gün boyunca sözünü yerine getirebilmek için söz verdiği kişiyi bekleyen Rasulullah (as)'ın izinden gidemiyoruz? Nasıl oluyor da başta kendimize ve sonra da en sevdiklerimize bile güvenemiyoruz. Sebebi basit değil mi? Adına “nefs” diyorlar. Bu bendi aşamıyoruz. Herkesin iştahını kabartan nefsi olduğunu ileri sürüyoruz. Bu doğrudur ama onu frenlemek te bizim irade-i cüziyemizde değil midir?

Allah'ım! Sen bize güvenmeyi, nefsimizin şerrinden sana sığınmayı, verdiğimiz sözleri yerine getirebilmeyi, Habibine ümmet ve sana kul olmayı sağla! Âmin.


Yazarın Diğer Yazıları