SOĞUK SAVAŞ

“Kişi bildiği ve sevdiği şeyleri söyler” diye bir söz vardır. Bilmediği şeyleri asla söyleyemez, sevmediği şeyleri söylemek istemez. Günümüzde insanlar; inançlarını, nasıl inanıyorlarsa öyle yaşıyorlar. Toplumumuzun ferdi ve sosyal hayatının içinden kesitler aldığımızda, maalesef bu gerçek ortaya çıkıyor.  Hani büyüklerden birine “seni kim terbiye etti?” demişler, “kimse” demiş, “cahillerin cehaletini gördüm ve bu halden uzak durdum” dediği gibi; bir devin omuzları üzerinde duran cüce, devden bile daha ilerisini görebiliyor.

Bilmeden önce bilmeyen, bilmediklerine düşmandır. Bildikten sonra ancak nadim olur. Bu nedenle önce aklına sonra da kılavuzlara ihtiyaç vardır. Günümüzde medya denilince hemen akla; yalan haberler veren, halkı rahatsız eden yazılar, sesli ve görüntülü iletişimler gelir. Hani bazen hak vermemek elde değil... Gazetelere bakıyoruz, vatandaşın cebine, yatak odasına, mutfağına, özel hayatına giriyor. Televizyonlara bakıyoruz, toplumun hayat damarı olan ahlakını öylesine yozlaştırıyor ki; sanat camiası nefes alamaz hale geliyor. Bu mudur yani? Böyle mi olmalı?

Bilinir ki; bir milletin değeri, onu meydana getiren fertlerin değeri ile ölçülür. Ebetteki fert olarak kusurlarımız olacaktır. Eğer birçok kusurumuz olmasaydı, başkalarından kusur arayıp bulmaktan o kadar hoşlanmazdık. Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse, bilinmelidir ki; orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. Televizyonlardaki bütün bu dizilerde milli bir kimlik sorunu var. İnkâr edilmez bir gerçek; görsel araçların beyinlere ne kadar etkili olduğu... İşte asırlardır hiç vazgeçemedikleri iğrenç bir saldırının dünya Müslümanlarına faturası… Üstelik filmin adı: 'Müslümanların Masumiyeti'
Peygamberimize hakaretler içeren ve protesto gösterilerine yol açan 'Müslümanların Masumiyeti' adlı filmin yapımcısı Sam Bacile, filmi 'provokatif bir siyasi tutum' için yaptığını itiraf ediyor. Filmin yapımcısı ve yönetmeni İsrail asıllı Amerikan vatandaşı Sam Bacile, Amerikan Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte: “İslam kanserdir, Müslümanlar da yok edilmesi gereken böceklerdir. Bu film ile İslam'ın nefret içerikli bir din olduğunu göstereceğim” ifadelerini kullanıyor.

'Bu film için 100 İsrailli bağışçıdan 5 milyon dolar aldığını ve filmi İsrail için yaptığını söylüyor. Ayrıca, ABD'nin Florida eyaletinde Kur'an-ı Kerim yakan rahip Terry Jones'dan destek aldığını da itiraf ediyor. Hem de çok rahat bir şekilde… Korkmadan, çekinmeden… Saklanması sadece bir tedbir… Filmin kampanyasını Kaliforniya'da yaşayan Müslüman karşıtı tutumuyla bilinen Kıpti Moris Sadek isminde bir Hıristiyan yapıyor.
Merak ediyorsanız söyleyeyim: Kıptîler, Mısır'da yaşayan ve kökleri bayağı eskiye dayanan bir etnik unsurdur. Çoğunluğu Hristiyan Ortodoks'tur. Ancak Müslüman olanları da var. Geçtiğimiz aylarda özellikle Kıpti kadınlardan birkaç kişinin Müslüman olması Kıptî papazlarını rahatsız etmişti ve o kadınları yeniden Hristiyanlığa döndüklerini açıklamaya zorlamışlardı. Ne yazık ki Mısır hükümeti de Müslümanlara sığınan o kadınları alıp Kıptî papazlarına teslim etmişti. Hıristiyan Kıptîlerin kendilerine özel kiliseleri ve papazları var. Şu an başpapazları da Papa Şenude diye bilinen bir adamdır. Yani Kıptîlik dinî veya ideolojik kimliği değil Yunan, Rum gibi ulusal kimliği ifade eder. Ama onların da çoğunluğu Hristiyan'dır.
ABD'li Hristiyan bir aktivist, öfkeli gösterilere yol açan “Müslümanların Masumiyeti” filmine pek çok ülkeden katkılar geldiğini ve bu ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu öne sürüyor. Steve Klein; Türkiye, Suriye, Irak, Pakistan, İran ve Mısır'dan yaklaşık 15 kişinin filmin yapımına yardımcı olduğunu da iddia ediyor. Tabi bu kişiler korku içinde olduklarından kimliklerinin açıklanmasını istemiyorlar… Bu iş protestolarla sonuca gidilir mi bilemem ama biz bu belirsiz kimlikle halkımızın değer yargılarına zaten zarar veriyoruz.
Birileri de çıkıp: “Size ne oluyor yahu? Hop hop aile var!” Demiyor.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları