SON GÜN

Tüm yaratılmışların hayatları bile birbirlerine benzememektedir. Bitkilerin hayatı ile hayvanların hayatı; hayvanların hayatı ile insanların hayatı birbirlerinden farklıdır. Hayat fonksiyonları farklılık arzetmektedir. Yani tüm canlılar, doğar, yer, içer, büyür, ürer ve nihayet ölürler.

Her canlı için bir son gün mutlaka vardır. Madem öyle neyinden şikâyet ediyorsan, bulunduğun zaman sıkıntılarını çözmenin en isabetli günüdür. Nasıl bir saadet istiyorsan yine aynı durum… İnsanın anını yaşaması ve yaşayanların tecrübeleri bunun yaşanılmış gerçekleri...

Şimdi yaşamak isteyen belki nasıl yaşanacak diye sorar. Haklıdır soran… Şerefle bitirilmesi gereken en ağır vazife hayattır. Son günün pişmanlığı asla kimseye yaramaz. Dua ettim olacakla değil, olmayınca da kendi kendimize çeşitli yorumlarla günlerimizi geçirmekle değil, hayır ve şerre inanmakla mümkün acı gerçekler…

Dahası da var. Eskiden beri işitirdik ki; Yüce Allah'a sözü geçecek nazlı kullar olurmuş, onlar dua ederse mutlak kabul olurmuş. Yok, öyle değil… Rüya görmek ve o rüyayı yorum yapıp onu beklemek te değil… Beklemek için ne kadar uydurma varsa, bizde onlardan daha çok beklemek hastalığından başka bir şey değil bütün bunlar…

Bu kadar bekleme sebepleri ve bekleme hastalığından kurtulmak ister miyiz bakalım. Alışılmış bir defa. Anımızı yaşamak ciddi bir dikkat ister. Başkalarının hayatlarına güneş saçanların, kendi hayatları da nurlanır. Sen iyi ol da herkes iyi olur kardeşim.

Önce kendimize gelelim. Bir yakınımızda veya tanıdıklarımızda tehlike arz eden olay olursa, onu nasıl kendine getiririz ona bakalım. Zira hadislere ibret gözüyle bakmasını bilmeyenler için hayatın hiç bir manası yoktur.

Her an kendimize gelmek ve her an böyle yaşamak, anımızı yaşamayı meydana getirir. Yaparsak olur, kendimizi salmaktan hiçbir şey olmaz. Hayat, çalışkanları başının tacı yapar, tembellikse geleceği zehirden de acı yapar.

Yarını değil, gelecek emelleri değil, anımızı yaşamadıkça, yaşadığımıza bile inanmayalım. Bu kendimizi garantiye almaktan öte kandırmak olur.  Hayat, kendiliğinden ne iyi, ne kötüdür; ona iyiliği de, kötülüğü de katan sizsiniz.

Emperyalistler, inançlarımızı yıkmak ve inananları uyutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kültürümüzü yok etmek yolunu seçtiler. Neler yapmadılar ki... Ortaya attıkları vesveselerle kalplerdeki inancı tahrip ettiler, tefekkürü yozlaştırdılar, insanları isyankâr hale getirdiler.
    
Sarfettiğimiz her sözden, yaptığımız her davranıştan dolayı hesap vereceğimiz ahiret gününe doğru yaklaşıyoruz. Her organımızı denetlemek zorundayız. Bazıları diyorlar ki: «Bu benim özel hayatım, kimse karışamaz.» Doğrudur belki ama ya yanlış yapıyorsan?

Sorumsuzluk, bizlerin lügatinde olmamalı… Başıboşluk, hiçbir surette bağışlanmayacak bir davranış olduğunu bilmek ve kabul etmek zorunda olduğumuz bir haldir. Zira son gün, bugün olabilir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları