TOK, NE BİLİR AÇI!

Genellikle zamanımız insanının kafasını karıştıran ve meşgul eden genel bir problem gibi karşımızda durur, “Yarın aç mı kalacağım?” sorusu...

Aslında bu tür düşünce sorunun kaynağına inmekten çok sorunları artırmaktan gayri hiç bir işe yaramaz. İnsanı tamaha, dünyaya bağlanmağa, helâl-haram tanımamaya sevkeder.

Parayı kazanıp biriktirmek, ihtiyarlığı garantiye almak, emeklilik maaşı özlemiyle yanıp tutuşmak güzeldir ancak, tek yönlü yapılan bu hesaplarda ve hedeflerin kökünde yanlışlık vardır. Hülasa, Dünya ahiretin tarlası olarak düşünüp, birazda gerçek yarını düşünmek gerekir.

Çocukların yarınını garantilemekte aynı şeydir. Düşünce, dünya için güzelde olsa... Açlık, kavram olarak korkutucudur. Açlık insanı her türlü kötülüğe sevk edebilir de ama bir saniye sonrasına bile karar veremediğimiz bu ölümlü dünyada herkes rızkını yer.

Zaten rızk bittiği zaman, ecel, insana ölüm etiketini yapıştırır. Sonuç olarak, yarına aç kalma korkusu yerine çalışmayı hedef almalıyız.

Gerçekten de aç olan insanlar hayatın içinde gerek imani olarak ve gerekse de amaçları doğrultusunda şayet bir ideali yoksa “kudurmuştan beterdir” der atalar.

Çünkü ne nasihat, ne de herhangi bir şey onlara kâr etmez. Yıkılmış ve derbeder olarak hayata bakarlar. Ancak hayatın gerçeği bununla sınırlı değildir ama ifadesi güçtür. Ne olursa olsun; Açın halini tok bilmez, hastanın halini sağ bilmez.

En insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemek derler ama Sadi'nin dediği gibi: “Eksik olsun, alçalmakla elde ettiğin yemek, tencereden kaynıyor ama şerefin devrik”... Olanları farketmek şartıyla...

Anlayanlar anladı, anlamayanların kulakları çınladı.
Tok, ne bilir aç’ı!
Ümit ederiz sunduğumuz öz dağarcık,
Gerçeklere misal ola, günün hesabı yapıla,
Ondan sonra rahata bakıla,
Varın kalın sağlıcakla…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları