TÜRK DİLİ -1

Efendim! Bu yazımızı Birinci Türk Dil Kurultayının toplandığı gün olan 26 Eylül, kurultayda alınan kararla Dil Bayramı olarak kutlanır. Bu kurultay, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun (o zamanki adıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti) ilk kurultayı yıldönümü nedeniyle gündeme almış oldu.
12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu. Kurumun başkanı Samih Rıfat, genel yazmanı Ruşen Eşref Ünaydın oldu; Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile Celal Sahir Erozan da kurucu üyelerdi. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Kurultay adı verilen ilk genel kurulu 26 Eylül 1932 günü Dolmabahçe Sarayında başlar.
Kurultayda, Türk Dil Kurumu’nun tüzüğü üzerinde çalışılmış, derneğin amacı da şöyle belirlenir:
"Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı, Türk dilinin öz zenginliğini meydana çıkarmak, onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir." Amaç budur. Sonrada her yıl 26 Eylül günü “Dil Bayramı” olarak kutlanır.
Bir zamanlar dünyanın en önemli dilleri arasında kabul edilen Türk dili, 1927 yılına gelindiğinde yayımlanan bir sözlükte 18 bin 500 kelimeden 5 bin 500'ünün Türkçe kökenli olduğu ifade edilir. Bir Kasım 1928 tarihinde Osmanlı Alfabesi'nin yerine, Latin Alfabesi'nin Türkçeye uyarlanmasıyla birlikte Arapça ve Farsça’dan gelen kelimeler temizlenmeye başlamıştır.
Kelime haznesinin ne kadar arttığı önemli değil de, temizlenen Arapça ve Farsça kelimelerin yerini hangi uygarlıkların diliyle değiştirildiği… Ya da hangi uydurukça kelimelerin ilave edildiğidir. Dilimize yerleşmiş her kelimeyi Türkçe zannedip kullanıyoruz.
Kabul görmeyenler ise alay konusu oluyor. Bunun örnekleri çoktur. Mesela; Valide yerine doğurgaç, baba yerine doğurtgaç, aşevi yerine otlangaç, lokanta yerine sosyal otlangaç, belediye için uray, mebus için saylav, sanat için dorut gibi ucubeler dayatılır…
KAKINÇ, aldatı, YONTU, söylev, gömüt, imge, NESNEL, avunç, bağıt, kaydırgaç, erek, varsıl, Açgı, basçık, alnaç, alışkı, İÇERİK, ansıma, ÇAVLAN, ardıl… Rahmetli Üstat Necip Fazıl Kısakürek şöyle der:
“Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim...
Ya bunlar Türkçe değil, ya da ben Türk değilim!”
Sözlüğe bakıyoruz, mesela 'pul' kelimesi Farsça'da 'köprü' demek. Bir metin okutuyorsunuz ve metindeki 'köprü' anlamı o kadar belli ki 'Ben buradayım' diyor. 'Para, pul' diye bir anlamı da var. İki demirin erimesinde, değiştirilmesinde parçacık olarak pul var. Paranın küçük birimi pul var, bir de posta pulu var.
Öğrencimiz dersine çalışırken metne bakıyor, 'Pul, puldur' diyor. Bunun için sözlüğe bakmayan kafa, Almanya'da 'Bana bir Mısır verir misin?' diye sözlükten bakarak söylüyor ama söylemek istediği farklı bir şey. O mısır istiyor, karşısındaki Mısır ülkesini anlıyor."
Aradan yıllar geçer ve takvim yaprakları 1998 yılını gösterirken; Türkçe sözlükte 60 bin kelime vardır. 46 bini Türkçe, 13 bini yabancı. 2005 yılına baktığımızda en son rakam; Türkçe sözlükte 63 bin madde başı var. Kelime olarak bunun 48 bini Türkçe asıllı ve 14 bin 600'ü yabancı dillerden.
Devam edecek…
 


Yazarın Diğer Yazıları