TUTAMAYACAĞIN SÖZÜ VERME!

Merhaba, ışık gibi aydınlatanlar, merhaba!
Gönlün zengin olsun yeter, fanidir bu dünya.
Bıçağa sertlik veren, kestiren kendi suyudur,
İnsanı sevdirense her zaman kendi huyudur.
Kuş yavrusu, yuvasında gördüğünü yapar,
Ev yıkanın evi olmaz, ortalığı birbirine katar.
Aklı başında olan kuru kavgaya düşmez,
Düşmanı da olsa akıl öğrenmeyi ihmal etmez.
Akıllıyla taş taşı ama aptalla bal bile yeme,
Sakın akılsız kafaya söz kâr eder deme!
    
Bir gece gözümü bir damla uyku tutmadı. Pervanenin mumla konuşmasını dinledim. Şöyle diyordu pervane, ateşten sevgilisine; “âşık olan benim, yanmak bana yakışır. Ağlayıp sızlayan ben olmalıyım. Peki, sen niçin ağlıyorsun?'

Mum, 'benim zavallı sevgilim' dedi pervaneye, 'tatlı balımdan ayırdılar beni, haksızlıkla elimden alınınca Şirin'im, Ferhat gibi ağlayıp sızlamak da bana yakışır olmuştur.'     

Hem konuşuyor, hem de yanağından ateşten süzülen damlalar dökülüyordu mum: “Meclisleri ışıtan nuruma bakma sen, sel gibi içime akan ve beni yakan ateşime bak. Senin aşkın kuru bir iddiadır. Ne sabır var sende, ne de tahammül. Azıcık bir parıltı görünce kaçıyorsun. Ben yanıp eriyinceye kadar dikilirim ayakta. Senin sadece kanadını yakar aşk ateşi. Beni ise baştan ayağa yakmıştır.”

Söz sultanı Sadi mum gibidir. Görünüşü gösterişli ve parlak, içyüzü ateşli ve yanıktır. Şemle pervane dertleşirken gece ilerledi, derken peri görünüşlü bir güzel yaklaştı ve 'püff' diye üfleyip söndürdü onu. Zavallı mumun dumanı başından çıkarken, 'aşkın sonu budur' dedi ve canını verdi. Aşk ölerek kurtulmaktır geçici dünyadan.

Sevgilisinin eliyle ölenin mezarına gidip de ağlama! Ne mutluluk!' diye gıpta et, sevdiği onu öldürmeyi öldürerek diriltmeyi kabul etmiştir, diye düşün! Eğer âşıksan bu kementten kurtulmaya çalışma. Sadi gibi korkusuz ve özgür bir âşık ol. Büyük denizlere açıl, demiyorum, lakin bir kez açılmışsan tufandan korkma!

Ve asla tutamayacağın sözü verme! Verme ki, Sadi’nin ifadesiyle özgür ol. Çünkü medeniyet ilerledikçe, hayati ihtiyaçlar çoğalıyor ve o nispette de insani hak ve vazifeleri de beraberinde artıyor. Bu yüzden verilen sözler yerine gelmediği zaman, bazen kavgaya, dostluklar ayrılığa düşebiliyor.

Yalan, aldatmak, istibdat ve tahakküm gibi meşru olmayan her vasıtaya başvurmamak en kısa ve en doğru yol sayılır. Böyle bir zamanda istikamet üzere dosdoğru olmak yine de en güzelidir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları