VEREN EL OLMAK ZORDUR!

Bu yolculuk, veren el olmanın ve umutları tükenmişlere uzanmanın yolculuğudur. İnsanca bir duygunun merhamet maratonu, açlığın kapkara gündüzüne güneş olabilmenin hazzıdır. Hani müminler bir binanın tuğlaları gibi birbirini desteklerdi ya, hani kardeştik ya; ağlayan gözleri bile silemez olduk şimdilerde...

Duygularımız, küçük bir kızın çırpınışlarına heyhat öbür karanlık köşesinde kaldı dünyanın… Ey imdat isteyen küçük kız! Her dokunduğumuzda çocuğumuza, hep sen gelirsin aklımızda… Babanın seni kucakladığı gibi kucaklıyoruz yavrumuzu… Onun yanaklarında senin gözyaşlarını içiyoruz!

Uzaktasın ya, yakın ettik yolları, çileni paylaşıp azaltmak için… Sevgini paylaşıp çoğaltmak için… Her engel vicdanların karanlık yüzü de olsa, çepeçevre sarsa da yollarımı, biliyoruz ki irade-i külliye, zariyyatın tatlı meltemiyle koşturacak sana… Kul olabilmenin infak tohumları dökülecek mizan tarlasına…

Bu yolculuk, umudun inleyen nağmesi… Sınav tahtasına düşen uhrevi notlar… İrem'in bağları, kevserin dalga dalga akan su sesi… Bayram neşesi, şahadet şerbeti… Bu yolculuk yaşatsa da kara gurbeti, sıratın koçu olmaya gelen veren ellerin yoludur.

“İnananlar iman, inanmayanlar insan kardeşimizdir” diyen Ali, âlidir madem; bu yolda bir katrecik damlamışsak Alice, âli olmanın ruhunu gördüğümüzdendir. Zaten doluya bir şey damlamaz ki… İnanıyorsak eğer, küs duramayız, yok sayamayız, bedenlerinin açlık cidarları kıvranırken…

Her gece bir milyar insan aç uyurken, nasıl tok uyunur, üç günlük bebeğin gözyaşlarına bakıp? Bir bayram sevinci yaşatmanın inancı ağır mı gelir, çaresiz babanın buruk yüzüne, yavrusunun hıçkıran dudaklarına solgun yanaklarını yapıştıran anneye, insanlığını hatırlatmak zor mu gelir?

Dünyanın çilesine talip olmak, mutlu etmek tüm insanlığı… İslam coğrafyasında bir dilim kırıntıya nimet gözüyle bakan kardeşlerimize elimizi uzatmak kadar ve katı kalpliliği kırmak kadar çetin bir yoldur bu yolculuk…

Veren el olmak zordur, çaresizliğe çaresizce bakan gözlere, vicdan muhasebesine bakmadan önce… Kah Somali'de kah Moritanya'da… Sıcağın kavurduğu Etiyopya'da, Bangladeş'te umudu tükenmiş kurumuş bedenlerde, gözyaşlarının dinmediği Nijer'de, veren el olmak zordur.

Onları ruhun en derinliklerinde hissetmemek ne mümkün? Sri Lanka'dan Burkina Faso'dan Pakistan'dan görmeye gör insan manzaralarını… Her adımına yüz adımla gelen çocukların sevinç çığlıklarında gör, masal gibi gelen rivayeti…

Kudüs'ten, Kenya'dan, Mali'den, Makedonya'dan Togo'ya, Eritre'den Yemen'e, Doğu Türkistan'dan Sudan'a, kimsesizler kimsesinin adıyla, sökün etmek zor gelmedi, özverinin cennet susamış ayaklarına… Baki kalan hoş seda idi defterlere yazılan…

Bıçağın altında İsmail'ce bir inanç, İbrahim'ce kararlı, koçu indiren Cebrail'ce bir merhametti bu dava… Irak yolları yakın eden, kuruyan dudaklara rahmet yağmurları gibi düşen teşrikti, tekbirdi, yolların amansız geçitleri…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları