VERMEYİNCE MABUD… 2

Hz. Ali: “Sen rızkı aradığın gibi rızk da seni arar, müsterih ol, ecel gibidir seni takip eder”. Diye buyurur. Fakat bizim tıkandı Babanın nasibi bir türlü kendisine nasip olmaz. Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:

“Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz”. Deyince adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler.

Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. "Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik” Diyerek baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "En iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarında başlamış bağırmaya başlamış!

Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi’de baklavayı alıp evine gitmiş. Evinde yemek isterken bir bakmış ki altın. Her bir dilimi altın…
 
Ertesi gün Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye… Gelmişte Tıkandı Baba… Yine aynı şey olmuş, Yahudi altından baklavaları satın alıp evine getirmiş. Bir sonraki gün yine aynı olayı yaşamış… Tıkandı Baba’da memnun, Yahudi’de…

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut: “Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım”, deyip gelmiş yanına…
Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan; “Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi mi” Diye sormuş.

-Geldi sultanım.
-Peki, ne yaptın sen o kadar baklavayı?
-Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş: “Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel”, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş. “Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir”, demiş. Tıkandı baba heyecanla küreği meğerse ters tutmuş tabiki bir tane altın bile çıkaramamış.

 Sultan: “Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar!” Diyerek askerlerden birini çağırmış: “Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin!”

Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler. Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. Baba: “Niçin”, demiş. Askerler: "Hele sen bir beğen bakalım" demişler.
Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı almış eline: “Ne olacak şimdi?” Demiş.

“Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı”. Demiş. Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş: “VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları