YETİM KIZIN MEKTUBU -1 (yorumsuz)

Merhaba…

Bir kelebeğin kanadında bir günlük ömürde saklıysa mutluluk, mutluyum bende… Onca kargaşa ve gürültünün içinde, yuvasını ağzıyla örmeye çalışan bir kuşun sevincindeyse huzur, huzurluyum işte… Gerçek güzellik paylaşmaksa, paylaşmak hayatsa ve zaman, yaşayabildiğin şu ansa eğer, sessizliğim sesim olur ve ben gözyaşlarımı çoğaltırım küçücük yüreğimde…

Merhaba huzur kapısı… Merhaba ellerin birleştiği, kalplerin buluştuğu yer… Merhaba… Selam sizlere yerler kadar, selam sizlere gökler kadar… Arşı titreten mazlumun duaları sizinle olsun.  Varlığınız, dünya durdukça dursun… Sizlere selam olsun.

Ben ilköğretim yedinci sınıf öğrencisiyim. Kronik böbrek yetmezliği olan diyaliz hastası bir babanın ve hasta eşin çaresizliğinde kaybolmuş bir annenin tek kız çocuğuyum, adım mı? Ne önemi var? Belki, benim gibi binlercesi var…

Babam hasta olduğundan bu yana, çalışamadığı için anneannemlerde kalıyoruz. Teyzem, dedem, annem, babam derken altı kişilik bir hayat yaşıyoruz. Belki bu küçük yaşımda hayatın anlamını tam algılayamadığımdan, belki kalabalık içindeki yalnızlığımdan, belki de korkularımdan korktuğumdan, üç-dört yıldır ev halkıyla konuşmuyorum, konuşamıyorum.

Her ne kadar okulda arkadaşlarımla, öğretmenlerimle konuşsam da ve başarılı bir öğrenci olsam da, en sevdiklerime, en yakınlarıma sadece sessiz kalıp susuyorum. Konuşamıyorum! Bu yüzden bana “sessiz kız” diyorlar. Varsın olsun. Kim bilir, bir gün sessizliğimde sesim çözülür ve konuşamadıklarımı bende konuşurum özgürce…

Babam haftada üç kez diyalize giriyor ve makinelere bağlı bir yaşam sürüyor. Hastaneden eve geldiğinde öylesine yorgun ve iki büklüm oluyor ki, anlatmak çok zor! Sanki tüm hayatın yükü omuzlarına binmiş gibi, sanki kaldırılmayacak kadar ağır yükler yüklenmiş gibi…

Nasılda çok isterdim bir bilseniz, babamın şöyle dimdik yürüdüğünü, birlikte dolaşıp, içten bir kahkaha ile güldüğünü… Mutlu olsun diye bazen saçlarını tarıyorum. Bazen alnına biriken terlerini siliyorum.

Bazen ilaçlarını, suyunu getiriyorum. O da bana acılarını belli etmeyerek hep gülümsemeye çalışan bir yüzle “sağol Antep fıstığım” diyor.  Benim babam, beni böyle seviyor!  Ve bende gizliden gizliye çok mutlu oluyorum!

O kadar hasta olmasına rağmen, aslında annem ve beni düşünüyor, biliyorum. Sadece biz mutlu olalım diye çok güzel hayaller kuruyor. Anneme “hanım sabret! Çok yakında bir ev kiralayalım, içine eşyalar alalım, kendi yuvamızı yeniden kuralım” diyor.

Bana da “kızım sana genç odası alacağım, bilgisayarında olacak. Benim kızım okuyacak, benim kızım bana bakacak” diyor. Ah babam! Biliyorum ki, senin alnında biriken terdeyiz. Biliyorum ki, senin aldığın her nefesteyiz.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları