SİYASET DİLİ VE EDEP

Bir gün oğlumu futbol maçına götürdüm. Altı-yedi yaşlarındaydı. Evde hiç küfür duymamıştı.

Seyirciler hakeme ve rakip takım futbolcularına ağza alınmayacak küfürler ediyorlardı. Oğlum koca koca adamların küfürleri karşısında hayretler içinde kaldı. O masum tavrıyla "baba bu amcaların ağızları pis olmadı mı?” diye sordu. O günden sonra bir daha maçlara götürmedim.

Ama gelin görün ki; artık çocuklar "onursuz”, "şerefsiz”, "namert”, "hırsız”, " "alçak” gibi hakaret ve küfürleri siyasetçilerden de duyar oldu. Küfürler televizyonlar aracılığıyla evlerimize kadar girdi.

Siyasetin dili çok kirlendi! Siyasilerin dili aşırı ölçüde çirkinleşti.

Maalesef siyasi ikbal ve ihtirasları siyasetçilerimizin gözlerini kör etti. Topluma örnek olmaları gerektiklerini unuttular.

Siyasetçilerin ağzına yakışmayan bu dil, toplumu kutuplaştırdı, toplumun kimyası bozuldu.

Daha da vahimi, siyasilerin bundan bir fayda sağlayamayacaklarının, aksine Milletin gözünde küçük düştüklerinin, toplumun siyasete ve demokrasiye olan inanç ve güvenlerinin azalmasına yol açtıklarının farkına varamamış olmalarıdır.

İnsanla hayvan arasındaki fark edeptir. Edep, konuşurken diline sahip olmaktır.

"Onursuz” diyen biri, kendisini "onursuz” hale soktuğunun farkına bile varmıyor.

Korkarım ki; bu farkındalık eksikliği siyasetin dilindeki kirlenmeyi kalıcı hale getirecek.

Sosyal medya, televizyonlar, gazeteler ve gazeteciler de bu kirlenmeye destek oluyor, adeta yangına benzin döküyorlar.

Hakaret eden tuttukları siyasetçi veya gazeteci ise alkışlıyorlar. Ama kendilerine hakaret edilirse ortalığı yıkıyorlar.

"Kime yapılırsa yapılsın küfür ve hakaret savunulamaz.” Diyen sağduyu sahiplerine hasret kaldık neredeyse.

Hal bu ki; bir siyasi liderin ortaya koyduğu görüşlere diğer siyasi lider; "Sayın liderin kıymetli görüşlerine saygı duyuyorum. Ancak kanaatimce şöyle yapılırsa daha doğru olur” diye cevap verse neyi eksilir?

Suçlamak, hakaret etmek yerine; çare üretmek, çözüm teklif etmek daha güzel olmaz mı?

Bu temennimin gerçekleşmesi hayal gibi görünüyor değil mi?

Bu insani temenninin gerçekleşme ihtimali bu kadar uzak görünüyorsa vay halimize!

Aynı gemide olduğumuzu unutuyoruz. Başka Türkiye yok. Gidecek yerimiz de yok.

Ayrılığa düşen insanların ülkelerinde yaşadıkları iç savaş sonrasında "başka ülkelere sığınma, çöp toplama, çadırlarda yaşama” konusunda birleştiklerini en acı biçimde görmedik mi?

Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiş:

"Girmeden bir Millete tefrika (ayrılık) düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Allah birlik ve beraberliğimizi bozmasın.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları