Bir varmış, bir yokmuş. Kıbrıs’ta federasyon masalı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan seçimler alevli tartışmalara neden oldu. Sandıktan muhalefet çıktı.
CHP sevindi.
Rumlar sevindi.
Yunanlar sevindi.
Erdoğan karşıtları sevindi.
Seçimin; muhalefetin adayı tarafından kazanılması ayrı, ezici çoğunlukla kazanılması ayrı bir başlıkta değerlendirilmesi gereken konular. Şimdi herkes "Kıbrıs'ta ne olacak?”diye soruyor. Bu sorunun cevabı Kıbrıs'ın yarım asırlık tarihinde gizli. Tarih bilmeyenlerin siyaset analizi, hayatında hiç fil görmemiş birinin fili tarif etmesi gibidir.
Kıbrıs; Akdeniz'in ortasında yeralan sıradan bir ada değil; Türkiye'nin güvenliği, Doğu Akdeniz'in stratejik dengesi ve Türk dünyasının varlık mücadelesiyle doğrudan ilişkili bir coğrafyadır. Sadece Türkiye'nin değil tüm bölge ülkeleri ile birlikte küresel güçlerin de ilgi odağıdır. Dolayısı ile her iki taraftan da cumhurbaşkanı seçilen birileri burada istediği gibi at oynatamaz. Kıbrıs; bölge ülkeleri için stratejik bir nokta, Türkiye için beka meselesidir.
Tarih ne diyor?
Rahmetli Rauf Denktaş ile hem Türkiye'de hem Kıbrıs'ta birden çok program yaptım. Kamera arkasında ve özel görüşmelerde de kendisini çok dinledim.
Savaş meydanlarından müzakere masalarına kadar geçen o uzun süreçte Denktaş'ın bir tek derdi vardı: Kıbrıs Türkü'nün eşit, onurlu, bağımsız bir halk olarak var olması…
1974 öncesini unutanlar, 74 sonrasını anlamaz.
Rumların o yıllarda Türk köylerine yaptığı katliamları görmezden gelen Batı, hâlâ aynı ikiyüzlülüğü sergiliyor. Günümüzde Filistin'de nasıl üç maymunu oynuyorsa zamanında Kıbrıs'ta da aynı oyunu oynuyordu. Eğer muhalefet bu meseleye Rum,Yunan veya Batı gözlüğü ile bakıp politika üretecekse vay halimize! Daha doğrusu vay hallerine!
Federasyon Masalı
Bugün hâlâ bazı çevreler, federasyon kılıfı ile ısrarlı bir şekilde "birlikte yaşama” masalından bahsediyor. Aynı yemeği pişirip pişirip önümüze koyuyor. Federasyon temelli bir plan hazırlayan dönemin BM Genel Sekreteri Koffi Annan'ın girişimine red oyu verenlerin kim olduğu unutulmuşa benziyor.
2004'teki Annan Planı'na yaptıkları referandumda hayır diyenler Rumlar değil miydi? Kıbrıslı Türkler plana yüzde 65 oranında ‘evet' derken Rumlar yüzde 75 oranında ‘hayır' demişti.
Federasyon masasını devirenler Türkler değil Rumlardı.
Federasyonu istemeyen, bölünmüşlüğü kalıcı hâle getiren onlardı.
Şimdi ne değişti peki?
Rumlar bugün de aynı şeyi savunuyor.
Düşünceleri 1 milim değişmedi.
Bizim Rum seviciler neyin peşinde? Kıbrısı zorla Rumlara teslim mi edelim?
Nihayi çözüm ne?
Bugün Devlet Bahçeli'nin "Kıbrıs Türkiye'nin 82. ili olsun” çağrısı bazılarına uçuk gelebilir.
Ama aslında bu çağrı, bir duygudan öte bir stratejinin ifadesidir.
Çünkü yarım asırdır sürdürülen bütün müzakereler, aynı duvara çarptı.
Rum tarafı Türklerle eşit haklara sahip olmayı hiçbir zaman kabul etmedi.
O hâlde neden hâlâ aynı masaya oturup, aynı cümleleri tekrar edip, aynı sonuçları bekliyoruz?
Gerçeği Görmek
Kıbrıs'ta muhalefet kazandı, doğru…
Ama Kıbrıs'ın kaderi sandıkla belirlenemez. Kıbrıs bir sandıktan çok fazlasıdır.
Ne Türkiye'nin dış politikası değişir, ne de Kıbrıs Türk Devleti'nin temel çizgisi.
Mesele partiler üstüdür, siyaset üstüdür.
Kabul etseler de, etmeseler de bu milletin binlerce yıllık bir devlet geleneği, bu geleneğin çağlara sarih bir devlet aklı vardır.
Türkiye Kıbrıs'ta geri adım atmaz, Kıbrıs Türkü, egemenliğini Rum'a teslim etmez. Devlete ve devletin aklına güvenmek gerek.
Yazarın Diğer Yazıları