ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Burada söz konusu edilecek asıl gedikler ise 18. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış ve kalıntıları günümüze kadar gelmiştir. Bu anlamda gedik bir esnaf ya da zenaatkarlığın bir yerde belli sayıda dükkan tarafından icra edilebilmesi, bu sayının hiçbir şekilde artmaması biçiminde özetlenebilecek bir haktır. Başka bir deyişle loncaların dükkan sayısının dondurulmasıdır. Serbest düzenden gedik düzenine hangi zorunluluklar sonucunda geçildiği en başta cevaplanması gereken sorudur. Osmanlı Devleti'nde 18. yüzyıldan önce de çeşitli zorunluluklar ve düşüncelerle bazı esnaf ve zenaatkar loncalarına gedik türünden ayrıcalıklar verilmişti. Örneğin her zaman dışarıdan gelecek yiyecek maddelerine bağımlı olan İstanbul'da doğa koşulları ya da savaş gibi olağanüstü durumlar nedeniyle bu maddelerin akışında sık sık aksamalar olmakta, bu da kentte kıtlığa, fiyatların yükselmesine ve karaborsaya yol açmaktaydı. Bu durumu önlemek için devlet, mahallelerin nüfusuna göre belirli sayıda fırın, bakkal, manav gibi dükkanlara satış izni vermiş, sayısı bilinen bu yerleri kolayca denetleyerek kıtlığı aşmaya çalışmıştır. Bu da giderek bir tekel haline dönüşmüştür. Bir başka türü, en büyük talep sahibi durumundaki devlet özellikle çeşitli askeri ihtiyaçlar için belli miktarda ve kalitede mal üretimini bazı loncaların tekeline vermiş, böylelikle daha kaliteli donanım elde etmeyi amaçlamıştı. Ancak bunlar mutlak tekeller olmayıp ihtiyaçlar değiştiğinde kaldırılabiliyordu. 

 

Gedik düzeninin 18. yüzyılda yaygınlaşmasının dış ve iç sebepleri vardır. Dış sebeplerin başında Avrupa'da artan sınai üretimin pazar arayışları ve Osmanlı Devleti'nin de bu bakımdan cazip bir pazar olması gelir. Osmanlı Devleti'nin yerli üretimi koruyucu bir iktisat politikası yoktu. Aksine devlet gereksinim duyulan bir malın ne olursa olsun ister yerli, ister ithal piyasada bulunmasını amaçlamıştır. Bu yüzden de 16. yüzyıldan beri gerek kapitülasyonlar, gerek başka ikili antlaşmalarla Avrupa ülkeleri Osmanlı Devleti ile canlı ticari ilişkilere sahipti. I. Mahmud döneminde (1730- 1754) İngiltere ve Fransa ile yenilenen ve kapsamı genişletilen antlaşmalarla ithalat beş kat, ihracat ise üç kat arttı. İthalat artışı mamul madde fiyatlarını ucuzlattı, ihracat artışı ise ham madde fiyatlarını arttırdı. Bu da birçok işyerini çalışamaz duruma getirdi. Buna karşı harekete geçen loncalar da daha fazla ezilmelerini önlemek için tekel hakkı talep ettiler. İç sebeplerin başında ise devletin yukarıda sözünü ettiğimiz biçimde kethüdalığı iltizama vermesi gibi girişimlerle özerkliğini yitirmeye başlayan loncaların gittikçe devletle içli dışlı olmaları, geleneklerini yadsıyacak yönde devletten taleplerde bulunmaları gelir. Ayrıca devlet başta İstanbul olmak üzere Edirne, Selanik, Bursa, Ankara, Halep, İzmir gibi ham ya da mamul madde üretiminin ve ticaretinin yoğun olduğu yerlerdeki nüfus artışını denetim altında tutmanın bir yolu olarak gedik düzenini benimsedi. Bu yolla kentlerde düzenli işi olmayan, çoğu "bekar odaları" denilen yerlerde kalan, esnaftan kefil gösteremeyen kişiler yakalanıp kent dışına gönderiliyordu. Ana hatlarıyla belirtmeye çalıştığımız bu sebepler sonucunda ortaya çıkan ve 1727'den itibaren hukuki bir kimlik kazanan gedikler başlıca üç türe ayrılmıştır: Müstakar gedik, havaî gedik ve 

müstahlas gedik. Bunlara "tebeşir gediği" denilen, herhangi bir hakka dayanmayan örneğin bir grup sakanın bir çeşmeye el koyup burada doldurduğu suyu satması biçimindeki fiili gedikler de eklenebilir. 


Yazarın Diğer Yazıları