Eskimiş ve eskimeye başlamış meslekler

Anadolu'nun dört köşesinde eski geleneği sürdüren maden atölyelerinin yanında, Balıkesir, Edirne ve Bursa gibi merkezlerde de maden sanatı gelişmiş, ama her dönemde en önemli merkez İstanbul olmuştur. İstanbul, 16. ve 17. yüzyıllarda bu alandaki haklı ününü, 18. ve 19. yüzyıllardaki gümüş işçiliğiyle devam ettirmiştir. Ayrıca Balkanlar'da Osmanlı egemenliği sırasında kurulup işletilmeye başlanan ve çeşitli tekniklerin başarıyla uygulandığı atölyelerin bulunduğu yerleşim merkezlerinin başında Üstova, Petkova, Üsküp, Priştine, İştip ve Saraybosna gelir. Bu merkezlerde üretilen eserlerin, Osmanlı sanatı içinde ayrı bir yeri vardır. Bu eserler bir Balkan maden sanatı okulunun doğmasına öncülük etmiştir. Osmanlı sanatçısı, madeni bir dantel gibi işlemiş, bugün yerli ve yabancı müzeleri, özel koleksiyonları zenginleştiren paha biçilmez eserler yaratmıştır. Savaşçı topluluklar olan bozkır Türkleri mükemmel kılıç, kalkan, kargı, temren, zırh, tolga yapıyorlardı. Kılıçların hayvan figürlü kabzaları altın levhalarla kaplanıyor ve kıymetli taşlarla süsleniyordu. Zırhlar, tolgalar çoğu zaman altın, gümüş işlemeliydi. Zaman içinde gelişen ve çeşitlenen Türk silahları en olgun biçimlerini, 16. yüzyılda dünyanın en güçlü ordusuna sahip olan Osmanlılarda almıştır. Kılıç, Hançer ve Balta Yakın dövüş silahı olarak piyade ve süvarileri tarafından çok eski dönemlerden beri kullanılan kılıç, kabza, balçak ve kesici gövde (namlu) bölümlerinden oluşur. Kabza, el ile tutulan kısımdır. Gövdeyi kabzaya bağlayan balçak kılıcın elden kaymasını önlemek ve eli korumak için yapılmıştır. Kesici gövde kesme ve delme görevini yerine getiren asıl bölümdür. Demir veya nitelikli çelikten yapılan gövdede kan olukları da bulunur. Türk kılıçlarının güzel örneklerini Topkapı Sarayı Müzesi ve Askeri Müze başta olmak üzere, dünyanın bütün büyük müzelerinde görmek mümkündür. Osmanlı kılıçları arasın da işçilik ve süsleme açısından 15. ve 16. yüzyıl örnekleri özellikle ilgi çeker. Osmanlı maden sanatının doruğuna ulaştığı bu dönemde ünlü kılıç ustaları Türk kılıcına klasik biçimini vermişlerdir. İnce ve zarif kabzalarda, kemik, fildişi, boğa, mercen, deri, gümüş ve altın kaplama kullanılmıştır. Genellikle dört kollu olan balçakların üzeri altın, gümüş, değerli ve yan değerli taş kakmalarla zenginleştirilmiştir. Namlu hafif eğri, tek ağızlı ve uç kısmı kılağılıdır. 

Yazarın Diğer Yazıları