SANAT ve SANATTA İLAHÎ GÜZELLİK

İLÂHİ GÜZELLİK ve SANAT : Güzelliği görebilen bir varlık olarak dünyaya gelen 

insanoğlu, güzel sesler, güzel yüzler karşısında birden bire heyecanlanır, ruhu titrer. Sanki onu daha evvel görmüş, tanıyormuş gibi hayranlık duyar. ELEST bezmindeki hatıraları canlanır. Az çok her fanide bu hatırlama, bu özlem mevcuddur. Ancak herkes kendi talebi nispetinde duyar ve anlar. Tatlı bir ses veya usta bir neyzei dinlerken elimizde olmayarak çıkardığımız “ah” lar, eninler, feryatlar, ummana doğru çağlayan sular gibi ruhun aslını arayışı, asıl vatanın duyduğu hasretin tezahürüdür. Hicran derdi ile feryat eden ruhlar, yalnız mûsiki ile avunur, ferahlar. Tıpkı kabaran denizlerin, fırtına dinince sakinleştiği gibi. Anne kucağında ağlayan çocuk, ninni nameleriyle uyur. Çölde develer de yüklerinin ağırlığını, sahibinin söylediği mavallarla unuturlar. 

 

Çoğu zaman Peygamber Efendimiz (S.A.V.), gönül kuşu, ten kafesinde sıkıldığı ve 

Âlem-i Lahutla pervaz etmek istediği vakit, güzel sesiyle meşhur, Bilâl-i Habeşi’ye, “ERİHNİ YA BİLÂL” derler ve Kur’an okuturlar, böylece canları sefa bulurdu. O mana aleminden dönmek istediklerinde de sevgili zevceleri Hz. Âişe’ye, “KELLİMİNİ YÂ HÜMEYRA” yani “gül gibi penbe yüzlü, bana lakırdı söyle” buyururlardı. Elbette dağların taşların kabul etmediği aşk emanetini yüklenen insanın, aslına dönünceye kadar çilesi çok büyük olacaktır. 

 

Ruhun aslına doğru hareketi, aşkın eseridir. Aşk, kalbin güzele doğru meylidir. Aşksız hakikate ulaşmak, bu alemde ilahi sesler duymak mümkün değildir. Seyretmeye gezilerimde doyamadığım MİMARÎ ESERLER, MİNYATÜRLER, TEZHİPLER, HAT’LAR, DİNLEMEKTEN BIKMADIĞIMIZ BESTELER, İLÂHİLER, ŞİİRLER, AŞK ve İMANIN BEŞERİYETE hediyesinden başka ne olabilir?


Yazarın Diğer Yazıları