SANAT ve SANATTA İLAHÎ GÜZELLİK

NİŞANCILIK : Osmanlı Devlet teşkilatındaki "Kalemiye” sınıfının en yüksek altın makamlarından biri nişancılık idi. Bu memuriyette bulunanlara Nişancı, Tevki, Muvakki veya Tuğra denilirdi.

 

18. asrın başına kadar nişancılar, devletin eski ve yeni kanunlarını ve merasimlerini en iyi bilen, şeriat ve hukuk kanunlarını telif edebilen ve Divan'da bu konuda fikir ve görüşlerinden faydalanılan kimselerden seçilirlerdi.

Diğer devletlere ve hükümdarlara Name-i Hümayunların yazılması da nişancılara ait bir görevdi. Nişancılar bir tür resmi evrakları kontrol ederek, padişahın imzası olan tuğrayı çekerlerdi. Bu onlara bir çeşit teftiş hakkı da kazandırıyordu.

 

İlk devirlerde padişahların kendi tuğralarını kendilerinin de çektikleri biliniyor. Sonradan devletin büyümesi ve işlerin çoğalması bu vazifenin nişancılara verilmesini gerektirmişti.

 

Padişahlar birine sevgi ve iltifat olsun diye tuğrasını meşketmeyi (tuğra çekme alıştırmaları) emrederlerdi. Bu bir teveccüh idi. Vezir tayin edilenlerin tuğra çekmeyi meşt etmeleri usuldendi ve buna "Meşk-i Tuğra” denirdi.

 

Sahte tuğra çekmenin cezası çok ağırdı. Bu suçu işleyenlere elini kesme ve ömür boyu hapis cezası verilirdi.

 

Sadrazam, vezirler ve kazaskerler gibi nişancılar da Divan-ı Hümayun üyesi idiler. Sınır eyaletlerindeki vezirlere aradaki mesafenin uzunluğu ve çabuk karar verme gereği düşünülerek, tuğra çekme izni verilmiş, bu usul 17. yüzyılda kaldırılmıştır.

 

Serdar-ı Ekrem yani padişah adına ordu başkumandanı olarak sefere giden sadrazamlarada mecburen tuğra çekilmiş kağıtlar verilir, gerektiğinde bunları doldurmalarına müsaade edilirdi. Bu uygulama diğerlerinden farklı olup, ferman yine padişah adına çıkardı. Bununla birlikte daha sonra bu usul de terk edilmiş, Serdar-ı Ekrem'lere padişah adına olmak şartıyla tuğra çekme izni verilmiştir.


Yazarın Diğer Yazıları