ZEHİRLİ MANTAR: LEMAN DERGİSİ
LEMAN DERGİSİNE
Omurgasız şımarıklar
KANAYAN YARAMIZ KERBELA VE AŞÛRE GÜNÜ
Dolar uluslararası ödemeler sisteminde güvenilmez bir para birimi haline gelmiştir
Konya’nın Dün Kimyon, Bugün Lavanta Kokan Tarım Hikâyesi
UNUT
Postmodern Dönemin Müslümanlara Sunduğu Fırsatlar
Dijital Çıplaklık
12 günlük savaş kime ne öğretti?
BASIN DİLİ
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
Müslümanları bazı konularda eleştiren bir takım muhafazakâr zevat, seküler kesimin övgüsüne mazhar olunca ağızlarına sürülen bir kaşık bala aldanıp onlara doğru meyletmeye başladılar sonra bir de ne görsünler, kendilerini onların ocağında buldular.
Artık oradan taş atmaya başladılar eski mahallelerine.
Ocağına oturduğu kimseler onları kullandı ve kullanmaya devam ediyor hem de alaya alarak…
Bu şahıslar alaya alındığını fark ediyor etmesine de...
Geri dönse kimse kabul etmeyecek. Orada kalsa itibar yerle yeksan...
Onlar gibi görünmeye mecbur kalıyorlar sonra.
Erkekler önce bıyıklarını kesiyor. Kadınlar kıyafetleri modernleştiriyor.
''Şekil şükül yapma biz yemeyiz'' demiş olacaklar ki bununla yetinmiyorlar.
Daha fazla değişiklik istiyor ötekiler.
Aslında istemiyorlar kimsenin umurunda değiller de...
Bunlar acaba bizi içlerine alırlar mı düşüncesiyle namazı gizli kılmaya başlıyorlar.
Karakterleri de elden gidince gizliliğe de gerek duymayıp hepten bırakıyorlar namazı.
Tam olarak içlerine girmeye çalıştıkça daha fazla ödün vermek gerekiyor.
Erkeği top sakal bırakıyor, kadını biraz daha açılıyor.
Bu şekil de yetmiyor tâbi.
Dinin getirdiği kimi yasaklara yasak dememeye başlıyorlar.
Kimisi alkol de alayım da belki kabul ederler diyor.
Kimisi gece hayatına kaptırıyor kendini.
Sonra bakıyorlar ki, ne yaparlarsa hoşlarına gitmeye başlıyor...
Yaptıkları her şey nefislerine uygun...
''Biz nasıl bir zindanda yaşıyormuşuz ya!
Dünya buradaymış meğer'' demeye başlıyorlar içlerinden yüzümüze karşı.
Kalbim temiz olayına giriyorlar sonra.
Dürüst ol yeter ibadete ne gerek var demeye başlıyorlar, kendi itibarını satmayı ve eski dostlarını sırtından vurmayı dürüstlük zanneden bu tipler.
Zamanın en hoşa giden akımına kapılıyorlar sonra.
Allah'a inan yeter, Peygambere ne gerek var demeye başlıyorlar.
Sadece inanarak vicdanını rahatlatıyorlar güya!
Çalıştığı şirketin patronuna da dese ya, ben senin çok güçlü bir patron olduğunu düşünüyorum, işe gelmesem, gelirsem de çalışmasam olur mu diye? Diyemiyorlar tâbi. Cehennem orada ne güne duruyor diyor patron hâl diliyle. İşsizlik, cehennemdir demeye getiriyor.
Bu iki arada bir derede kalan ama bunu asla kabul etmeyen irtifa kaybetmiş tipler öteki tarafın hazzını da yaşamayı beceremiyor zevkini de.
Bunları sadece kullanıyorlar.
Kullanışlı aparat oldukları fikrine alışmak istemeseler de buna mecbur kalıyorlar.
Bari tadını çıkaralım diyorlar demesine de...
Kendileri gibi oradan oraya savrulan tipler dışında kimsenin yanında zerre kadar itibarları olmuyor.
Bir de eski mahallelerine ihanetin pişmanlığını yaşıyor bunlar, dile gelmez tâbi bu pişmanlık.
Öyle beter olmuşlar ki...
Eski mahallesinin ak dediği her şeye kara demek zorunda hissediyorlar kendilerini.
Ocaklarına oturdukları kesim bile bunlardan daha az keskin!
Bunlar bilmeden Siyonizm'in kılıcını sallayacak kadar kendilerinden geçmişler.
Hem de, Yahudiler bunların yaranmaya çalıştığı kesimi besliyor bunlara zırnık koklatmıyorken...
Yanlış bir alkışa kapılmanın hazin sonu işte. Her şey bir alkışla başlamıştı...
Değer miydi?
Omurgasız şımarıklar
Sınavları kaldırma gücümüz yok mu?
Devleti zayıf göstermenin bedeli
Aile Yılı ayrılık yılı olmasın
Muhalefet iktidara gelebilir mi?
Başkasından bekleme kolaycılığı
Milletle ters düşenler
Mağduriyetiniz kabul edilmemiştir!
Düşmanıyla yoldaş olanlar
Kendi eliyle küçülen muhalefet