KIBRIS SEÇİM SONUCU VE KIBRIS TÜRK DEVLETİ
Kendi nefsinde ara..!
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Sıkı para politikası uygulamalarından vazgeçmek ekonomik sorunları çözer mi?
Konyaspor’da korkutan düşüş
Her iki taraf da adaletten şikayetçi
REFERANSIMIZ: KUR’AN OLMALI!
ROL MODEL PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.S.)’İN AHLÂK’I KUR’AN İDİ
Bir varmış, bir yokmuş. Kıbrıs’ta federasyon masalı.
Konyaspor’da Düşüş Alarmı, Sorunlar Derinleşiyor..
ŞÜPHE
Kendi Ekseni (Egosu) Etrafında Dönmenin Usulü
Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
SAHTE DİN VE TARİKATLAR
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Hatırlayın 13 Eylül 2001 yılında yani 28 Şubat sürecinde Yeni Şafak Gazetesine baskın yapılmış dönemin İstanbul Organize Suçlar Müdürü A. Serdar Saçan gözaltına alınan gazetecilere işkence etmiş ve emri verenin de Başbakan Mesut Yılmaz olduğunu itiraf etmişti.
Bu yaşanan olay muhafazakar basına bir gözdağı idi. Ayrıca bu tür baskınlarla yetinmeyip muhafazakar basına uygulanan akrediteler de yıldırma politikasının örneklerindendi.
Merkez medya denilen, hatta kendilerini amiral gemisi olarak lanse eden laik, ulusalcı, özgürlük yanlısı(!) basından tek kişi çıkıp da, yahu efendiler ne oluyor? Demedi.
Demeyi bir kenara bırakın, baskın yapılmadan önce kamuoyunu yönlendirecek algı operasyonlarına imza atıyorlardı manşetlerinde.
Sonra ne mi oldu?
Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü.
Ak Parti iktidara geldi. Hükümet kurulduğu günden itibaren bu haysiyet yoksunu, adamlıktan uzak, aşağılık yaratıklar feveran etmeye başladılar.
Tayyip kendi medyasını kuruyor!
Bize göz açtırmayacaklar!
Ekmeğimizden olacağız!
Ne oldu peki, dedikleri vuku buldu mu?
Tam aksine! Kanırttıkça kanırttılar kalemlerini. Ellerinden gelse, kalemi kağıda değil, muhafazakarların sırtına saplayacak kadar kin gütmeye başladılar.
Öyle ileri gittiler ki, dönemin başbakanını hayvana benzettiler. Adına fikir özgürlüğü dediler. Yetmedi ağıza alınmayacak küfürler savurdular.
Çakal sürüsü gibi, hem yerde kıvranan ceylanı parçalıyor hem de sağa sola, basın özgür değil, bizi susturuyorlar diye çemkiriyorlardı.
Sahipleri, git az ötede havla deyince, suçu Tayyip’e atıyorlardı.
Tayyip basın toplantısında soru soran bir gazeteciyi azarlasa kıyamet kopuyordu.
Gezi olaylarında devletimizi yüzlerce milyar dolar zarar uğratanlara uluorta destek verip, beyler bi dakka sakin olun, diyen herkesi yandaşlıkla suçluyorlardı.
Tabii o çakal sürüsüne 17 Aralık’tan sonra başkaları da katıldı.
Kuzu postuna bürünen çakalların gerçek yüzü ortaya çıktı. Küfür tek millettir, düsturu bir kez daha teyit edildi.
Daha düne kadar kanlı bıçaklı olduğu herkese kucak açan bu yeni yetme çakallar, okyanus ötesinden emirler alarak hükümete savaş açtı.
Başbakan gazetecilerinden birini azarlayınca kıyameti koparan bu çakallar daha iki gün önce TÜYAP kitap fuarında kendisine soru yönelten Yeni Akit Gazetesi muhabirine tokat attı.
Hükümeti baskıcılıkla suçlayan ve her yoldan geçen arabanın peşinden havlayarak giden bu çakal sürüsü tek kelime laf etmedi.
Çünkü onların sahipleri, onlara tek bir koşulda kemik atıyordu:
Hükümete, muhafazakarlara yani, İsrail, ABD, İngiliz düşmanı kim varsa, yalnızca onlara havlayacaksınız!
Ne diyordu Üstad?
Bülbüllere emir var: lisan öğren vakvaktan
Bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan…
Her iki taraf da adaletten şikayetçi
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
İletişim stratejisi
Ülkenin bağımsızlığını idrak edemeyenler
Hem şeftali hem motor üretmek (Teknofest günlüğü)
Zehirli gelecek gelmesin
Haklıymış gibi tartışmaya çekenler
Görgüsüzlüğün göstergeleri
Laik hutbe verelim
Bağırarak suç bastırmak