İslam, Bir Kadınla Evliliği Emretmiştir-1

İslâm'dan önce Arabistan'da çok eşliliğin sınırsız bir şekilde uygulandığı, bilinen tarihi gerçeklerdendir. Çok eşlilik daha çok varlıklı kimseler ve kabile başkanları v.b. kimseler için uygulanan genel bir durumdu. İslâm'da ise, teaddüd-ü zevcat; birden çok eşle evlilik, aslî bir kural değil, fevkalâde hâl ve şartlar bulununca baş   vurulabilecek bir ruhsat olduğu kesin olarak bilinen bir gerçekliktir.


Âyet-i Kerimelerde:“Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariye) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”(Nisa Sûresi âyet:3)


Yaratılıştan gelen kıskançlık duygusuna rağmen âyetin, erkeklere birden fazla kadınla evlenme izni vermesi öteden beri  daha ziyade gayr-i Müslimlerce tenkit ve itiraza konu edilmiştir. Ancak İslâm’ın bu iznini diğer talimatı ve hayatın değişen şartları içinde ele almak gereklidir. İslâm’a göre zina kesin olarak haramdır; şu halde zinaya giden yolları tıkamak gerekir. Erkeğin güçlü ve yeterli, kadının ise zayıf ve isteksiz olması veya doğurgan olmaması halinde, savaş vb. sebeplerle erkeklerin azalması ve kadınların çoğalması gibi durumlarda, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi zaruri olabilir. Böyle durumlarda erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi bir emir değil, bir izindir; ikinci ve üçüncü… eş olacak hanım da buna mecbur değildir. Ayrıca bu izin kayıtsız şartsız olmayıp adalet şartına bağlanmış, buna riayet edemeyeceğinden korkanlara bir kadınla yetinmeleri emredilmiştir. Bütün bu kayıtlar ve şartlar bir arada düşünüldüğü zaman İslâm’ın bu izninin, zaman içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından en müsait yol olduğu açıkça anlaşılacaktır.


Evlenen taraflar nikah esnasında tek evliliği şart koşabilirler. Ayrıca idarecilerde sınırlandırma getirebilirler. İslâm hukukunda;  mübah ve caiz kapsamına giren hükümler hususunda, idarecilerin belli gerekçelerle sınırlandırma yapabilecekleri de kabul edilmektedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in, kızı Hz. Fatıma’yı, Hz. Ali (r.a.)’a nikâhlarken üzerine başka evlilik yapmamasını şart koşması, Hz. Ömer (r.a.)’ın ehl-i kitapla evlenmeyi yasaklaması bu konuda verilebilecek somut örneklerdendir. Evlilik kişiyi, haramlardan koruması, neslin muhafaza edilmesi gibi sebeplerden dolayı bir ibadettir ve aynı zamanda hukuki sonuçlar doğuran bir akit olarak görülmüştür. Bu sebeple, çok evliliğin meşru sayılmadığı hukuk sistemlerinde, çocukların nesebi, miras vb. konularda haksızlıklar söz konusu olacağından, adaletin tecelli ettirilmesinin mümkün olamayacağı göz önüne alınırsa, ikinci evlilik uygun değildir denilebilir.
“Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(Nisa Sûresi âyet:129) buyrulmuştur.


Birden fazla kadınla evli bulunan erkek, eşleri arasında eşit ve âdil davranmak mecburiyetindedir. Ancak bazı hususlar vardır ki bunlarda eşitliği korumak insanın tabiatına aykırıdır; meselâ iki eşi aynı derecede beğenmek ve sevmek mümkün değildir; bu sebeple de erkekler bununla mükellef kılınmamışlar, isteseler de bunu yapamayacakları kendilerine bildirilmiştir. Buna mukabil elde olan, maddi sayılabilecek haklarda, nimet ve imkânlarda adalet şarttır; beraber kalma müddeti, mesken, giyecek, yiyecek ve diğer imkânları burada örnek olarak zikretmek mümkündür.


Yazarın Diğer Yazıları