İslam’da Kadın Ve Önemi

Cahiliyet döneminde kadın, alınıp-satılabilen, kendisine mirastan bile pay verilmeyen bir durumdadır. Ayrıca Kız çocuklarını, utanç vesilesi olarak değerlendirdikleri için diri diri toprağa gömmekten çekinmemişlerdir. İnsanlığın karanlıkta olduğu böyle bir dönemde aydınlık güzellikleri haykırıp emreden İslâm gelmiştir. İslâm kadına gerçek anlamda hakkını vermiştir.
     İslâm, insan olma bakımından kadını da erkek ile aynı görmüş, hem erkek, hem de kadın için emir ve yasaklara uymada eşit muhataplar kabul etmiştir. Kız çocuklarının öldürülmesini yasaklamış, kadına mirastan pay verilmesi emredilmiş, Cennet’in annelerin ayakları altında olduğu  haber verilmiştir.
     “Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (Nisa Sûresi âyet:19)  
     İslâm’dan önce Araplar kadına çok kötü muamele ediyor, bu cümleden olarak kocası ölen kadını, onun miras bıraktığı mal gibi telakki ediyorlar, kadın istemese bile onunla evlenme veya onu başkasıyla evlendirme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar, kadın üzerinden maddi menfaat sağlama yoluna gidiyorlardı. Âyet bütün bu haksızlıklara son vermiş, kadına lâyık olduğu hakları getirmiştir.
     Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.):”Mü’minlerin İmanca en mükemmel olanı, ahlâken en güzel olanıdır. Sizin hayırlınız da kadınlara karşı hayırlı olanınızdır.” (Riyazüs Salihin,c.1,No.276)  buyurmuşlardır.
     Vedâ hutbesinde Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.s.):”Ey İnsanlar! Sizlere kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan kormanızı tavsiye ederim. Siz Kadınları Allah’ın emaneti, olarak aldınız.Onların namus ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onlarında sizin üzerinizde hakları vardır.”  buyurmuşlardır.
     Sosyal topluluk’un en küçüğü olan ailede kadın’ın öncelikli olarak Saliha çok iyi bir eş, sonra iyi bir anne, daha sonra da toplumun sorunlarına uzanan şefkatli, merhametli bir el olması, İslâm’ın arzu ettiği bir husustur. Kadın ailenin temelidir, güçlü toplumlar sağlam temellere oturan aileden oluşur. Mutlu aileler, Allah (c.c.) ve Rasûlü’nün emirlerine uyan, yasaklarından kaçınan sorumluluk sahibi kişiler tarafından kurulur.  
     Aileleri sağlam olan bir Millet yok edilemez. Aile yapıları çöken Milletlerin de çökmesi önlenemez. Güzel ahlâk sahibi, İnançlı toplumlar’ın istikballeri parlaktır. Kadınlar ve erkekler  iffetli, namuslu, mert ve vatansever oldukları sürece onların yok edilmeleri asla mümkün olmaz.
     Toplumun İnançlı, iffetli, şahsiyetli, faziletli, bilgi ve birikim sahibi kültürlü kadınlara her zaman olduğu gibi, bugün de çok büyük ihtiyacı vardır. Çocukların yetişmelerinde genel olarak annelerin  emek ve gayretleri babalardan daha çoktur.
     Kadınlar,  birer reklam aracı olarak kullanılmak istenmektedirler. Toplum bilinci en üst düzeyde artırılmalı, genel ahlâk kurallarına aykırı olarak kadın üzerinden elde edilmeye çalışılan bütün menfaatlere karşı konulmalıdır. Batı, yıllardır kadını soyup teşhir ederek, reklâm aracı bir metâ haline getirirken İslâm, güzel ahlâk’ı, iffeti, tesettürü emrederek kadın’ın kişiliğini korumuştur.   
     Şunu hiç unutmayalım ki; her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kardeşidir, ya hanımıdır, ya da annesidir. Bundan dolayıdır ki, kadınlara kötü şeyler reva görülmemelidir. Kadınlara layık olduğu değeri verenlerden olmamız duâsı ile sıhhat ve afiyetler dilerim. 


Yazarın Diğer Yazıları