İTÂAT NEDİR KİME İTÂAT EDİLİR?

Sözlükte İtâat: baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek anlamlarına gelmektedir. İslam'a göre İtâat ise: İnanan bir Müslüman'ın Allah (c.c.) ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.s)'in emrettiklerini yapıp, yasakladıklarından kaçınarak söz dinlemesi, boyun eğip teslim olması anlamına gelmektedir. Bu durumda; Allah (c.c.) ve Resûlünün emirlerine aykırılığın, isyan'ın olduğu durumlarda kullarına itaat edilmez.

 

Âyet-i Kerîmelerde: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.” (Muhammed Sûresi âyet:33) "(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Ali İmran Sûresi âyet:31 "Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” "Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil (Rehber) olarak ( gönderdik).” (Ahzâb Sûresi âtyet:45-46) "Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu Peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisâ Sûresi âyet:69) "Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab Sûresi âyet:21) "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa Sûresi âyet:59) buyurulmuştur.

 

Hadis-i Şeriflerde: "... Kim Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim onlara isyan ederse ancak kendisine zarar verir. Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez.” (Ebû Dâvûd, Salât, 221, 223) "Bana itaat eden, Allah'a itaat etmiştir. Bana isyan eden, Allah'a isyan etmiştir...” (Müslim, İmâre, 33) buyurulmuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s); Allah'ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet numunesidir. Resûlullah'ın hedefi; insanlığa amelî kaideler öğretip, bu kaideleri kendi uygulamaları ile göstermektir. Hayatımızın her döneminde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'i örnek alarak, güzel ahlâk sahibi olarak hayatımızı Kuran ve Sünnete uygun olarak yaşamalıyız. Anlaşmazlıkları; Allah ve Resûlüne arz etmekten maksat, meselelerin Kur'an ve Sünnete göre çözüme kavuşturulmasıdır. Kısacası; Allah ve Resulünün emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmalıyız. Kuran'ı Kerimi en iyi anlayan ve yorumlayan kişi muhakkak ki Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) dir. O, kendi nefsinden, heva ve hevesinden konuşmaz, vahiyle konuşurdu. Hakkında vahiy olmayan hususlarda istişarelerde bulunur, şahsi görüşlerini ifade eder, çıkan sonucu uygulardı.

 

Öncelikle Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in hayatı ile ilgili eserleri kendimiz okuduğumuz gibi evlatlarımıza, yakınlarımıza da okutup, O'nun rol model örnek hayatını tam ve doğru olarak öğrenip, O'na uygun bir hayat yaşamalıyız. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz, sözüyle, özüyle bizlere en güzel rol model örnek olmuş büyük bir şahsiyettir. Çocukluk döneminde bile dürüstlük, güvenilirlik ve olması gereken tüm olumlu vasıflara sahip olmuştur. Müşrikler tarafından bile "Muhammed-ül Emin” olarak anılmıştır. Dost, düşman herkes O'nun bu güzel özelliklerle dopdolu olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.

 

Dünya hayatı ahiretin tarlasıdır. Dünya hayatında ne ekersek, ahirette onu bulacağız. Bu dünya hayatında iyiliklerle dolu bir hayat yaşayanların gerçek âlemde cezaya çarptırılmaları mümkün değildir. Mü'min olarak yaşayanlar, gerçek anlamda nimetlere kavuşacaklardır. İslâm'a uygun olmayan bir hayat yaşayanlarda yaptıkları yanlışların bedelini ceza olarak göreceklerdir. Mahşerde, hesap günü mahcup olmak istemiyorsak, hayatımızı Kuran ve Sünnete uygun yaşamalıyız. Ailemizi ve evlatlarımızı, çevremizi her türlü kötülüklerden uzak tutmalıyız.

 

Müslümanlar Kuran-ı Kerim'i okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuşlardır. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kuran'a karşı Mü'minin ilk vazifesi O'nu sık sık okumak, anlamını öğrenmek ve öğrendiklerini uygulamak olmalıdır. Kuran'ın ilk emri "Oku” iken şüphesiz Kuran'ı okuyamama diye bir mazeret de olamaz. Her Müslüman Kuran'ı okumayı kendisi bilmeli ayrıca aile fertlerine ve öğretebileceği kimselere öğretmelidir.

Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi, inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kurandan da özlenen faydalar sağlanamayacaktır. İnsan beden ve ruhtan müteşekkildir. Nasıl ki bedenin yaşaması için meşru ve helal olanlardan yemeye, içmeye v.b. ihtiyacı varsa, bunun gibi ruhun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası da tam anlamıyla Allah (c.c.)'ın rızasına uygun işler yapıp, yasakladığı fiillerden uzak durmakla mümkündür. Ruhumuzu da her zaman manevi olarak arzulanan şekilde beslemeliyiz. Kulluk görevimizi en iyi şekilde yerine getirip arınarak, ebedi kurtuluşa erişmek için çalışmalıyız.

Allah'a Resulü Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'e, bize benzeyen bizim gibi Kur'an ve Sünnete bağlı olan ulu'l-emre (idarecilere) ve ebeveynlerimize itâat eden Mü'minlerden olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim. omerlutfiersoz@gmail.com

Yazarın Diğer Yazıları