Kıssalar, İbret Alınması Gereken Önemli Öğütlerdir

Bir çok âyet-i kerimede, geçmişte yaşamış insanlarla ilgili olarak Kıssaların anlatıldığını öğrenmekteyiz. Bu kıssaların anlatılmalarının temel gayesi, geçmişte yapılan yanlışlara düşmememiz ve gerekli ibretleri  alarak  hayatımızı İslam’a uygun yaşamamız için haberdar edildiğimizi çok net olarak anlamaktayız. Kıssalarda; Allah (c.c.) ve  Resulleri’nin emrettiklerine uymayan ve yasakladıklarından da kaçınmayan, haddi aşanların  akıbetlerinin  helâk ile sonuçlandığını, bunun Sünnetullah gereği kaçınılmaz  olduğunu öğüdü verilmektedir. Ümmet-i Muhammed her ne kadar toplu olarak helak olmayacaksa da, bölgesel, gruplar v.b. şekilde helâkten olmaktan da uzak değildirler. O’nun içindir ki gerekli dersleri alıp, helâkle sonuçlanacak tutum ve davranışlardan kaçınmamamız gerekmektedir.
 “Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.” (Ankebût Sûresi âyet:40) buyrulmuştur.
     İnsan;Allah (c.c.)’a  gerçek anlamda kulluk yapması için yaratılmıştır. Yüce Allah (c.c.), Kulluk görevinin neler olduğunu öğretmek için her kavme, topluluğa, kısacası insanlığa Peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin bildirdikleri emirleri yerine getirip, yasakladıklarından kaçınanlar kurtuluşa ererken, karşı çıkanlar, isyan edenler, dinlemeyenler, inkar edenlerde helâk olmuşlardır. Ad kavmi, Semûd Kavmi, Medyen Halkı , Lut Kavmi v.b. bir çok helâk olan kavmi Kurandan öğrenmekteyiz.
     Âyetlerde; “Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar. Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.” (Ankebût Sûresi âyet:38,39) buyrulmuştur.


     Bu hususta  bir çok âyet-i kerime vardır. Biz ibretlik olması bakımından bir kaçını zikretmiş olduk. Allah(c.c.)’ın koyduğu kanunlarında, Sünnetullah da bir değişiklik olmaz. Bütün gönderilen Peygamberler, Allah (c.c.)’ın Varlığını birliğini, eşi benzeri olmadığı gerçeğini tek oluşunu açıkça bildirmişlerdir. Ayrıca, Allah (c.c.)’ın  kendilerini Peygamber, elçi olarak görevlendirdiğini  haber vermişlerdir.
     Bu gerçekleri duymalarına rağmen kimileri Şirk içinde hayatını yaşamış, kimileri gerçeklere kulaklarını tıkamış, kimileri kendilerini güçlü kuvvetli görmüş , Küfür, Tekzip, Vahiy ve Peygamberlerle alay etmek, Mucizleri inkar v.b. bir çok  olumsuz davranış sergiledikleri ve sonucunda da emirlere uymayıp, yasaklardan da kaçınmayanlara  gereken cezaların verildiğini, helâk edildiklerini öğrenmekteyiz.   


     Kuran-ı Kerimde, helâk olan kavimlerin sebepsiz yere değil,  kendi iradeleri sonucundaki  davranışları ve inkarları sebebiyle helâk oldukları ifade edilmektedir. Âyet-i Kerimelerde: “Bu, dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmetmez.”(Ali İmran âyet:182) “Halkı iyi olduğu halde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helâk etmez.” (Hud Sûresi âyet:117) buyrulmuştur. Bu ve benzeri âyetlerden anlaşılan,  kavimlerin helâk olmalarının sebebi, yaşantılarına kötülükler hakim olduğu içindir. Genel olarak ifade edersek  İtikadi ve ameli sebeplerdeki bozuklukları sonucu  kavimlerin helâk edildiklerini öğrenmekteyiz. Şirk en büyük zulumdür. Yüce Yaratıcı Şirk koşulmasını asla kabul etmez . Ameli noktalardaki yanlışlardan toplumların vazgeçmesi, tevbe etmeleri istenir, buna rağmen günahta ,isyanda israrcı olanlara İlâhi ceza kaçınılmaz olur.
    Kur’an-ı Kerimde: “Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi! “ (Ankebût Sûresi âyet:41) buyrulmuştur.


  Allah’tan başkasını dost edinerek kendilerine destek arayanların durumu, âyette örümceğe benzetilmiştir. Âyette özlü olarak ifade edildiği üzere, örümcek bütün bütün evsiz değildir, kendine bir yuva edinir; fakat örümcek yuvasının çürüklüğü meşhur meseldir. İşte örümceğin edindiği yuva ne kadar zayıfsa, Allah’tan başkasının destek ve himayesine güvenenlerin tutamağı da öylesine çürüktür.
     Kur’an-ı  Kerimde anlatılan Kıssalardan gerekli   öğütleri alıp, hayatımızı İslâm’a uygun olarak yaşayanlardan olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.


Yazarın Diğer Yazıları