Kur’an-ı Kerim, Mü’minler İçin Şifadır

Kur’an-ı Kerîm Mü’minler için gerçek anlamda şifa kaynağıdır ve aynı zamanda da rahmettir. Kâfirlerin de yalnızca hüsranını, ziyanını artırmaktadır. Mü’min; Kur’an-ı Kerimden faydalanmak, feyz almak için okumakta, dinlemekte ve yaşamaya çalışmaktadır. İşte bu özelliklere sahip olanlar Kur’an’a yöneldikleri için, Kur’an onlara şifa olmaktadır. Ancak Kur’an’a düşmanlık edenler için şifa kaynağı değil sapıklık, zalimlik artırıcı olması, ondan faydalanmayı düşünmeyip, düşmanca yaklaşımları sebebiyledir. Prof. Dr. Mehmet Okuyan; Kur'an'ın size hayat vermesini istiyorsanız, Önce siz hayatınızı Kur'an'a verin! diyerek anlatmaya çalıştığım konuya çok özlü ve güzel bir açıklama getirmiştir.
Âyet-i Kerimelerde:“Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” “Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, Mü’minler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.”  


Mü’min, Kur’an’dan feyz almasını bildiği, bu maksatla okuduğu, dinlediği için, Kur’an âyetleri kendisine şifa ve rahmet vesilesidir. Bunu bir misalle açıklamak gerekirse,  kişi hastalandığı zaman gerekli olan maddi ve manevi tedbirlere baş vurmalıdır. Hastalığı da şifayı da yaratan Allah (c.c.)’tır. Herhangidir hastalığa yakalanan hastaya Doktoru tarafından yazılan ilaçlardan yararlanmayıp, tedavi olmak istemeyişi, nasıl ki o hastanın hastalığının devamına veya o kişinin  hastalığının artmasına yol açarsa,  Kâfirlerin, Zalimler’in Kur’an’dan uzak durması da onların hüsranını artırmaktadır.
Adalet, Hak, Hukuk merkezli olarak mücadele edenler mutlaka başarıya ulaşacaklardır. Hak gelince batıl yıkılıp gider ve batıl yıkılmaya mahkûmdur.
Bu Ayetin izahında Fahreddin Razi, Kur’an’ın hem ruhani, hem de cismani hastalıklara şifa olduğunu belirtir ve şu tasnifi yapar:
Ruhani hastalık, sapık inanç ve kötü ahlaktır. Sapık inanç ve huyların akıl ve kalplere attığı şüphe ve kirleri Kur’an temizler ve tedavi eder. Bedeni hastalıklara şifa olması da, Kur’an’dan okunan bazı ayetler, başka yerlerde şifası bulunmayan pek çok hastalıklara deva olur.
Bediüzzaman; ”Kur’an hem zikirdir, hem fikirdir, hem hikmettir, hem ilimdir, hem hakikattir, hem şeriattır, hem sadırlara şifa, Mü’minlere hüda ve rahmettir.” diyerek, Kur’an’ın bütün özelliklerini güzelce özetlemiştir.
“İnsana nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer; ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa iyice karamsarlığa düşer.”
“De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir.” (İsra Sûresi âyet:81-84) buyrulmuştur.


Son kullanma tarihi: Kıyâmete kadardır… (Cengiz Numanoğlu)
Kur'an-ı Kerim'in Mü'minlere şifa olmasına karşılık, Kâfirlerin hüsranını artması, Kâfirler'in Kur'andan uzak durması, kendisi ile Kur'an arasına mesafe koyup, düşmanlık yapmaları sebebiyledir. Kur’an-ı Kerîm, gerçek anlamda kurtuluş kaynağıdır. Kimseyi zor kullanarak kendisine uyup, tabi olmaya zorlamaz.  Akıl ve gönüle hitap eder, bu hitabın muhatabı olan İnsanlar, Kur’an’dan faydalanmaya çalışıp, O’na yönelip, İnanıp bir hayat yaşarlarsa, onlar için gerçek, kalıcı bir şifa kaynağı olur. Kur’an’a düşmanlık edenler, gerçek anlamda ki tedavi edici, sıkıntıları giderici olan İlâhi ana kaynaktan beslenmeyip uzak kaldıkları için, onlara şifa kaynağı olmamaktadır. Kur’andan uzak duranların durumu aydınlık yerlerden uzaklaşıp, karanlıkta yaşamak isteyenlerin durumu gibidir. Kişi nasıl yaklaşım gösterirse karşılığı o’na göre gelir.
Kur’an-ı Kerîm’in nurlu ve aydınlık yolunda her daim olanlardan olmamızı Yüce Allah (c.c.)’tan niyaz eder, sıhhat ve âfiyetler dilerim.


Yazarın Diğer Yazıları