Kur’an Ve Sünnet İlişkisi -9-

     “Selman el-Fârisî’ye müşrikler (alaylı bir üslupla) “Görüyorum ki dostunuz (Muhammed (s.a.s.)), size her şeyi hatta tuvalete nasıl oturacağınızı dahi öğretiyor!” dediklerinde Hz. Selman: “Evet” der ve Hz. Peygamberin (s.a.s.) tuvalet adabıyla ilgili tavsiyelerini art arda sıralar.
     İbnü’l-Müseyyib fecrin doğuşundan (başka rivâyete göre, ikindiden) sonra namaz kılmaya devam eden bir adamı bundan nehyeder. Adam, “Ey Ebû Muhammed! Allah namazdan dolayı bana azap eder mi?” deyince o, “Hayır, ancak Allah Sünnete muhalefetinden dolayı sana azap eder” cevabını verir. Bu haber, Rasûlüllah’ın bir kısım Sünnetlerine mugayir hareketin doğru olmadığını hatırlatmaktadır. Bununla birlikte söz konusu rivâyetler, Allah Rasûlü’nün (s.a.s.) Sünnetinin bir Müslüman için ne ifade etmesi gerektiğini, Allah’ın Peygamberine verdiği yetkiyi ve Sünnetin dindeki değişmezleri belirlemedeki rolünü ortaya koymaktadır.
      Sahâbenin büyüklerinden İmrân b. Husayn (r.a) (ö. 52), arkadaşlarıyla sohbet ediyordu: 
Oradakilerden bir tanesi künyesiyle hitap ederek “Ey Ebû Nuceyd! Siz bize hadislerden bahsediyorsunuz, hâlbuki biz bunlarla ilgili Kur’an’da bir asıl bulamıyoruz” (Başka bir rivayette: “Bırakın bu hadisi yahu! Bize Kur’an’dan bahsedin”), deyince, İmrân (r.a) kızar ve adama şöyle der: “Sen Kur’an’ı okudun mu?” “Evet.” “Peki Kur’an’ın hiçbir yerinde yatsı namazının farzının dört, akşam namazının üç, sabah namazının iki, öğle ve ikindi namazının da dört rekat olduğuna rastladın mı?” “Hayır.” “Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasûlüllah’tan öğrenmedik mi? Peki Kur’an’da kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar dirheme şu kadar zekât düştüğüne rastladın mı?” “Hayır.” Bunun üzerine Hz. İmrân (r.a.) şöyle der: “Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasûlüllah’tan öğrenmedik mi? Keza Kur’an’da “Eski evi (Kabe’yi) tavaf etsinler” (Hacc Sûresi âyet: 29) Bu âyeti okumadınız mı? Peki, orada Kâbe’yi yedi defa tavaf edin, Makam’ın arkasında iki rekât namaz kılın diye bir ifadeye rastladınız mı? Aynı şekilde Allah Rasûlü’nün buyurduğu şu hususlar Kur’an’da var mı? “Zekât tahsildarının bir yerde konaklaması ve zekât düşenlerin mallarını yanına getirmelerini istemesi, zekât vereceklerin mallarını uzağa götürüp tahsildara meşakkat vermeleri, kız kardeşleri birbirlerine vererek Mehir siz evlenmek İslam’da yoktur.”(Ebû Dâvûd, Zekât, 9; Cihâd, 63). Peki, Allah Teâlâ’nın Kur’an’ın da şöyle buyurduğunu duymadınız mı? “Rasûl size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.”(Haşr Sûresi âyet: 7)
     Hz. İmrân (r.a.) daha sonra şöyle söyler: “Sizin bilginizin olmadığı, Rasulüllah’tan öğrendiğimiz daha başka şeyler de var. Ey insanlar! Rivayet ettiğimiz hadisleri alınız ve uyunuz. Uymazsanız vallahi sapıtırsınız.” Bunun üzerine adam: “Beni ihya ettiğin gibi, Allah da seni ihya etsin” diye, Hz. İmran’a (r.a) dua etmiştir.
     Kıblenin Değiştirilmesi Emri
     Bakara Sûresi’nin 143. ve 144. âyetlerinden açıkça anlaşılmaktadır ki Mescid-i Haram’ın kıble yapılmasından önce Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlar, başka bir kıbleye yönelerek namazı eda ediyorlardı. Allahu Teâlâ, kıblenin değiştirilmesi emrini verdiğinde dönülen ilk kıble de bizim tayin ettiğimiz kıbledir, diyerek tasdik etmiştir. Ancak, Kur’an-ı Kerîm’de o kıbleye ilk yönelme emrinin verildiği âyet hiçbir yerde yoktur. Eğer Hz. Peygambere (s.a.s.) Kur’an’a ilâveten başka vahiy gelmediyse, o zaman bu emri hangi yolla aldığı sorusu ortaya çıkıyor. Acaba bu, Hz. Peygambere (s.a.s.) Kur’an’da yazılı olmayan hükümlerin de geldiğinin açık delîli değil midir?” Devam edecek…   

Yazarın Diğer Yazıları