Nefs Muhasebesinin İhmali İflasın İşaretidir

Müslüman, Nefs Muhasebesini hiç bir zaman ihmal etmemelidir.Hayatımızı Kuran ve Sünnet'e uygun olarak yaşamakla yükümlüyüz.Her zaman nefsimizle hesaplaşarak, hayatımızı güzel ahlak sahibi olarak yaşamalıyız.Biliriz ki, Nefs Muhasebesinin ihmali, iflasın işaretidir.
     Kainat ve bu bütünün parçalarını teşkil eden, zerreden kürreye bütün mevcudat bir hesap ve dengeler manzumesidir. 
     Gökyüzünün uçsuz bucaksız bir şekilde direksiz oluşu, güneşin ve diğer gezegenlerin asla hata kabul etmeyen mili metrik hesaplara dayanması, yoktan var eden, güç ve kuvvet sahibi Rabbimizin varlığını aşikar göstermektedir. Kainattaki her şey Cenab-ı Allah (c.c)’ın yaratmış olduğu mükemmel eserlerdir. 
     Günlük hayatımızdan ehemmiyetsiz kabul ettiğimiz bir çok şeyi planlayıp hesaplamak suretiyle gerçekleştirmekteyiz. 
     Bunu bir örnekle ile izah etmek gerekirse: Küçük bir ticarethane sahibi bile elindeki sermayeyi, borç ve alacak dengesini korumak için sürekli muhasebesini yapar. Bunu asla ihmal etmez, bilir ki hesabın ihmali, iflasın işaretidir. 
     Ne garip tecelli ve ne acı hakikattir ki, sınırlı olan dünya hayatı için hesaplar yapan bizler, anlaşılmaz bir gafletle nefs muhasebesini terk etmekteyiz. Üzerimize düşen görevlerin mesuliyetini idrak ederek, Müslümanca yaşamaya gayret etmeliyiz. Nefs muhasebesini asla ihmal etmemeliyiz. Müslüman olarak nefsimizi; nefsi emmare, nefsi levvame, nefsi mülhime derecelerinden kurtararak en azından nefsi müdmainne ve daha üst mertebelere; nefsi raziye, nefsi marziyye, nefsi kamile derecelerine ulaştırmalıyız. 
Haşr süresindeki 21. ayette: “Eğer biz bu Kuran’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, muhakkak ki o dağı Allah (c.c.) korkusu ile boyun eğmiş, parçalanmış görürdün” buyurulmaktadır. Bu hitabın muhatabı olan bizler niçin mesuliyetimizi idrak ve vazifelerimizi ifa hassasiyetini göstermiyoruz? Acaba güvendiğimiz bir makam ve merci mi bulduk? Allah (c.c.)'tan başka, hiçbir makam,mevki ve merci bizleri kurtaramaz. Allah (c.c.)'iın bizleri affetmesi içinde tevbelerimizle birlikte amellerimizin İslam’a uygun, güzel ameller olması, gerekir. En büyük mücadele nefsle yapılan mücadeledir.  
     Hz. Ömer (r.a.)’ın “Bugün Allah (c.c.) rızası için ne yaptın?” sorusunu  hergün kendimize sormalı, ölmeden önce ölmeli ve hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz. Kendimizi hesaba çektiğimizde, yaşayışımızı Allah (c.c.) ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin istediği ölçülere uygun buluyorsak, iyi yoldayız devam etmeliyiz. Bu tavır ve davranışlarımızla imtihanda başarılı olduğumuzu düşünebiliriz. Yaşayışımız Kur’an  ve Sünnet ölçülerine uymuyorsa; o zaman kendimizi, hüsrana uğramaktan ve cehennem ateşinden korumak için hesaba çekmeliyiz. Çünkü imtihan hala devam ediyor. Bu güne kadar noksanlıklarımız, hatalarımız olabilir. Ama önemli olan onların farkına varıp, kesin bir pişmanlık ve tevbe ile yanlıştan dönülmeli, hayatımıza iyilik hakim olmalıdır. Bir güzel sözde ifade edildiği gibi “Kal ehli olmaktansa, hal ehli olmak” tercih edilmelidir. Yani çok söz söylemektense, yaşantımız ve davranışlarımızla iyi örnek olmalıyız. Eğer gerçekten söylediklerimizi davranışlarımızla bütünleştiriyorsak o zaman en güzel ve güzide bir konuma sahip oluruz. 
     Nefsimizle gerçek anlamda her an hesaplaşmalıyız.Rabbimizin Rızasını kazanacak amelleri yapan gerçek Mü'minlerden olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
 

Yazarın Diğer Yazıları