Sadaka-i Cariye

Müslümanların faydasına, İnsanlığın hizmet ve yararına vesile olan her amel hayırlıdır. Sadaka-i Cariye; yapılan hayır ve hasenatın, devamlılık arz etmesi, kalıcılık yönünden makbul olan amellerdir. Bu makbul amellere sebep olanların hayrının sürekliliğini sağlayan ölmez eserlerdir.
“Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac Sûresi âyet:77)
     Bu âyet-i kerimenin son kısmında, Vakfa işaret olunduğundan, İslâm’ın ve insanlığın hizmetine bir çok vakıflar tesis edilmiş ve menfaati topluma sunulmuştur. Vakfın temeli bizzat Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) tarafından atılmış sosyal bir yardım kurumudur.
     Manevi dokunulmazlık hükmünü taşıyan vakıf  bir mal, vakfiyesinde belirlenen şartların dışında kullanılamadığı gibi, bu mallara miras da olunamaz. Asırlardır hem Müslümanlara, hem de bütün insanlığa hizmet etmiş olan Vakıflar, ecdadımızın madde ve mana birliğinin, İmân ve güzel ahlâk beraberliğinin sağlam sembolleridir.
     Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet olunan bir hadis-i  şerife göre, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Bir insan öldükten sonra ameli (amelinin sevabı) kesilir (amel defteri kapanır).Yalnız şu üç şeyin sevabı devam eder: 1- Sadak-i Cariye,  2-Kendisinden faydalanılan ve yararı sürekli olan ilim, 3-Ölenin arkasından kendisine duâ eden hayırlı bir evlât” (Riyazü’s Salihîn,c.3, No. 1412)
     Bir Müslüman’ın toplumun hayrına olan ve kendisinden istifade edilen herhangi bir eseri bulunduğu sürece amel defteri açık kalacağı için sürekli sevap kazanması çok önemlidir. Bu önemi çok iyi kavramamız gerekir. Maddi imkânımız iyi ise kalıcı vakıf eserler yaptırmalı, evlâdımız varsa en güzel bir şekilde ahlâklı, dürüst olarak yetiştirmeli ve İlmimiz varsa, bir nevi İlmin zekâtı olarak  insanların faydalanması için yazmalı, eserler bırakmalıyız. Bu güzelliklere sahip olanlar ölseler de sevap almaya devam ettikleri için bir nevi yaşamaktadırlar. Bu güzellikler her birimizin arzu ettiği, yarıştığı hususlar olmalıdır. Bu anlamda Müslüman’ın eseri bir nevi ikinci ömrü gibidir. Hz. Ali (r.a.)’ın şu güzel ifadesi bu hususu çok güzel özetlemektedir:” Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız”
     Hayır ve hasenat; Allah (c.c.) Rızası için yapılan, kişiyi kurtuluşa götüren işlerdir. Yapılan eserler devam ettiği, kendisinden faydalanıldığı sürece, sahibi yaşıyorcasına, işlenen, yapılan her hayırlı amelden sevap kazanacaktır. Müslümanlar tarih boyunca Sadak-i Cariye bir çok eserler yapmışlardır. Ecdadımız, Allah (c.c.) Rızası için; bir çok Medrese, Okul, Cami, Çeşme, Han, Hamam, Hasta hane v.b. eserler yaptırıp insanlığın hizmetine sunmuşlardır. Ayrıca Müspet ve dini ilimler alanında çok önemli eserler yazmışlar, kendilerine hayır duâlar edecek evlâtlar yetiştirmişlerdir. Bütün bu güzelliklerin kalıcı ve devamlı olması için, hayırlı nesiller yetiştirecek hayır kurumları kurmuşlardır.
     Konyamızın Manevi Mimarlarından olan Hadimi Merhum; bir beytin de, bu hususu çok güzel ifade etmişlerdir.
   “Kâmil odur ki; koya arkasında bir eser,
     Eseri olmayanın, yerinde yeller eser.”
     Her işimizi Allah (c.c.) Rızası için yapmak için çalışıp gayret gösterenlerden olmamız duâsı ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
 


Yazarın Diğer Yazıları