Şefaat Meselesi

Şefaât konusunda çok farklı değerlendirmelere şahit olmaktayız.Bazen ölçünün kaçırıldığını ifrat ve tefrit yaklaşımlarla açıklamaların yapıldığını görmekteyiz.Konunun açıklanması için şahsi görüşlerimden ziyade âyet-i kerimelerin ışığında siz okuyucularımı aydınlatmak istiyorum.
Âyet-i Kerimelerde: “ Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.”(Bakara Sûresi âyet:255)
 “Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz!” (Yunus Sûresi âyet:3)
 “De ki: Bütün şefâat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.” (Zümer Sûresi âyet:44)
 “Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır.” (Mü'min Sûresi âyet:18)
 “Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.” (Müddesir Sûresi âyet: 48)
“Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.”(Necm Sûresi âyet:26)
Aktardığım bu âyetlerden anlaşılacağı üzere, Cenab-ı Allah (c.c.)'nın izni olmadan ne peygamber, ne Veli ne de başka varlıkların şefaatçi olamayacakları ortaya çıkmaktadır.Ancak aktaracağım  âyet-i kerimelere bakarak da şefaat yetkisi verilenlerin olduğunu anlamaktayız.
“Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.”(Sebe Sûresi âyet:23)  
  Âyette şefâat için izin çıkınca, şefâat edenlerle kendilerine şefâat edileceklerin karşılıklı konuşmalarına işaret edilmektedir.
“ O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.”(Taha Sûresi âyet:109) buyurulmuştur.
Konu ile alakalı tüm âyetlere baktığımız zaman Rabbimin izin verdiği kimselerin şefaat edeceklerini açıkça görmekteyiz.Rabbimizin verdiği izni görmemezlikten gelemeyiz.Bu husus çok hassastır.Şirke düşürecek,tehlikeli olan noktalardan uzak durmamız yararımızadır.Bir Peygamberden,bir  Muhsin'den,bir  veya Allah dostu bir kişiden doğrudan yardım istememeliyiz.Şefaat ya filan denmemelidir.Ya Rabbi her şeyi senden istiyoruz,beni,anamı-babamı,Mü'minleri affeyle,rahmetinle merhametinle muamele eyle diye dua edip istekte bulunmamız en doğrusudur.Ayrıca Ya Rabbi, senin izin verdiklerinin şefaatınıda umuyoruz dememiz de uygundur.
Allah (c.c.) tarafından şefaat yetkisi verilenler olduğuna göre, alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in de şefaat yetkisine sahip olacağını söyleyebilirim.Sevdiklerimizi vesile kılarak, Ya Rabbi, Hz Muhammed hürmetine,Peygamberler Hurmetine,Sevdiklerin hürmetine bizleri affet demekte bir mahzur yoktur.Peygamber bile olsa doğrudan ondan istemek çok tehlikelidir.Rabbim kalpleri en iyi bilendir, herbirimize doğrudan her türlü yardımı kendinden istemeyi nasip etsin.Ya Rabbi ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz gerçeğini çok iyi anlamalıyız.Şirkten uzak durmalıyız.
Rabbim Ümmet-i Muhammede; her iki cihanda, bildiğimiz, bilmediğimiz bütün güzellikleri ikram edip,bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü tehlikelerden de korusun.Sıhhat ve afiyetler dilerim.


Yazarın Diğer Yazıları