Takrizleri İçin Prof. Dr. Ramazan Altıntaş’a Şükranlarımı Sunarım

Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Değerli Kardeşim Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, "Ayetlerin Işığında Peygamber Kıssaları ve Helak Olan Kavimler" İsimli Eserime 'Takriz' yazarak katkıda bulunmuşlardır. Kitabıma katkıları için kalb-i şükranlarımı sunarım. Allah(c. c.), ebeden Razı Olsun. Kitabıma yazdıkları ‘Takriz’i siz değerli okuyucularıma sunmak istiyorum:
 
     “Hidâyet, Allah’ın insana doğru yolu göstermesidir. İnsan ancak, hidayetle kendini güvende hissedebilir. İlâhi risâletin tarihinde bu yol gösterme faaliyeti, mecazi anlamda başta bizzat Kur’an olmak üzere; peygamberler, akıl, kevnî âyetler, ka’be ve âlimler gibi vasıtalarla gerçekleştirilmiştir. Hidâyet vasıtaları içerisinde yer alan peygamberlerin hidâyeti;  sebeplilik ve çağrıya dayanır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili pek çok âyet vardır. Bunlardan bazı misâller şöyledir: “Her kavmin bir yol göstericisi vardır.”1  “Hiçbir ümmet yoktur ki, ona uyarıcı gönderilmiş olmasın.”2 Bu ayetlerden açıkça anlıyoruz ki,  Allah toplumları bilgilendirmek için, onların içinden; akıl, doğruluk, güvenilirlik, temizlik, ileri görüşlülük ve cesaretlilik gibi üstün yetenek ve faziletlere sahip kimselerden peygamberler seçip göndermiştir. Peygamberlik çalışıp çabalamakla elde edilmez, ilâhi bir hibedir. Allah, insanlar içerisinden istediği kullarını bu işle görevlendirmiştir. Artık, Ahzap Sûresi’nun 40. âyetinde vurgulandığı gibi,  Hz. Peygamberle birlikte nübüvvet kapısı kapanmıştır.
 Tevhid mücadelesinin tarihinde büyük rol oynamış ve sayıları kesin olarak bize bildirilmeyen Peygamberlerden her biri, insanları doğru yola götüren önderler olmakla kalmamışlar, bizzat örnek davranışlarıyla da toplumlara model oluşturmuşlardır. Zira cemiyette insanlar, soyut düşüncelerden daha çok, somut davranışlardan hoşlanırlar. İşte bu maksatla Yüce Allah, ilâhi öğretileri peygamberlerine indirmiş,  bu Allah elçileri de öğretileri toplumlarına duyurmakla birlikte, bizzat yaşayarak güzel örneklikte bulunmuşlardır.  Kur’an Peygamberlerin şahsında yaşanılan teorik ve pratik Müslümanlık örnekliğini şöyle açıklamaktadır: “Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik.”3 
 Bütün Peygamberler, Allah’tan aldıkları ilâhi öğretiyi, eksiltme ve artırma yapmadan, doğrudan insanlara iletmişler, aynı zamanda onun ilk açıklamasını da yapmışlardır. Bu açıdan peygamberler, ilâhi mesajın ilk yorumcuları olmuştur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyrulmuştur: “İnsanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatsın diye sana da Kur’an’ı Kerim’i indirdik.”4  Elbette peygamberlerin misyonu sadece inen sûre ve âyetleri topluma iletmek ve açıklamaktan ibaret kalmamış, bir de âyetlerde emredilen ve yasaklanan hususları beyanla birlikte, temsil etmek suretiyle de yaşama alanında pratiğini göstermişlerdir. 
İnsanlık bugün olduğu gibi yarın da değerler alanında peygamberlerin getirdiklerine muhtaçtırlar. Eğer, nübüvvete ait bir başlangıç, nebevî bir ilk hareket olmasaydı, beşerî bir medeniyetin meydana gelmesi mümkün olamazdı. İnsanlığın bugün sahip olduğu teknik medeniyet, ilahi yol göstermekle gelişip ilerlemeler kaydederek günümüzdeki mükemmel seviyesine ulaşmıştır. Eğer hâlâ, yaşadığımız yüzyılda dinle sorunlu toplumlarda bile; helal kazanç, emeğe saygı,  ailenin mahremiyeti ve önemi, adalet, danışma, yardımlaşma, affetme, merhamet, iyilik duygusu, barış, ötekine saygı, hukukun üstünlüğü, hoşgörü vb. gibi değerler varsa, bütün bunlar o toplumun kültür halitası içerisinde kalmış nübüvvetin kalıtımsal mirasının bir göstergesidir. Temiz fıtrata dayalı hiçbir insan bu değerlerin anlamsızlığını savunamaz. Şayet bu değerler bir takım toplumlarda bugün için anlam bulmuyorsa bile bu asla o değerlerin anlamsız olduğu anlamına da gelmez. Nitekim “insanlığın peygamberlere olan ihtiyacı”  başlığı altında  “insanlığın san’at ve teknik alanında  sahip olduğu bilgilerin ve becerilerin genel prensibi, Allah tarafından gönderilen peygamberlerce konulmuştur” diyen ünlü İslam düşünürü Fahreddin Râzî,   “peygamberler, sadece dinin uygulanmasıyla ilgili konularda değil, bir takım san’at ve teknik konularında da toplumlarına yol göstermişlerdir” der ve bu konuda Nuh Peygambere,  Yüce Allah’ın vahiyle gemi yapmasını öğrettiğini örnek olarak verir.5  
Gerçekten de Kur’an’da her bir peygamberin kendi döneminde toplumlarının hem ahlakî alanda, hem içtimaî ve hem de kalkınma ve uygarlık yolunda gelişmeleri için farklı örneklikleri anlatılmıştır. Örneğin, bu bağlamda, Hz. İbrahim peygamber akıl devriminin mimarı, Hz. Lut peygamber ahlâki öğretilerin temsilcisi, Hz. Davud peygamber adalet ve maddi uygarlığın öncüsü olarak gösterilmiştir. Peygamberler, ideal toplum hayatında huzurlu bir yaşam biçiminin eksenine “adâlet ve hakkaniyet ilkesini” koymak gerektiğini de öğretmişlerdir. Bu konuda şu âyet, evrensel değerler alanında bu gerçeği çok güzel anlatır: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”6   Bu âyette de özetle görüldüğü gibi; huzurlu ve moral açısından yüksek bir toplum modeline ancak, adâlet, eşitlik ve hak edilen ölçülerde iyiliklerin taksimatı ile ulaşılabileceğinin bilgisi iletilmiş, toplumların sosyal ve ahlaki anlamda çöküş ve yıkılış sebepleri dile getirilmiştir. 
Değerli kardeşim araştırmacı yazar Ömer Lütfi Ersöz “Âyetlerin Işığında Peygamber Kıssaları ve Helâk Olan Kavimler” isimli bu çalışmasında hem peygamberlerin getirdiği değerler sistemine dikkatlerimizi çekmekte ve hem de kavimlerin yıkılış öykülerini gözler önüne sermektedir. Gerçekten yazarın da ifade ettiği gibi bugün yaşadığımız toplumlarda 24 saat içinde 24 peygamberin kavminin işlediği suçlar bir arada işlenmektedir. Her türlü günah, Yüce Allah’a bir isyan olup, tevbe ile etkisiz hale getirilmezse birey ve toplumun aleyhine ağır sonuçlar doğuracağı bilinmelidir.
 Peygamber kıssaları, sembolik anlatımlar değil, yaşanmış sosyal gerçekliklerdir. Yapılması gereken bu güzel eseri her yaştan insanımız okumalı, kıssaların neticesinde sunulan ahlaki öğütlerden sonuç çıkarılmalıdır. Çünkü bu kıssalarda anlatılan hakikatler, modası geçmiş, ölü davranış modelleri değil, kıyamet sabahına kadar insanın doğasına hitap eden ve onu iyi insan yapmayı hedefleyen dipdiri kurtarıcı mesajlardır. 
Toplum olarak, başta Hz. Peygamber olmak üzere, Kur’an’da örnek davranışları anlatılan ve tarih boyunca, insanlığın ilim, irfan, adalet, yüksek ahlak ve faziletle donanmasında getirdikleri öğretilerle örnek olmuş bu seçkin şahsiyetlere iyi kulak vermeli ve onların öğreti ve hayatlarından davranış modelleri çıkarmalıyız. 
Uzun ve yorucu bir çabanın ürünü olan bu güzel eserinden dolayı değerli kardeşim Ömer Lütfi Ersöz’ü tebrik ediyor, bundan sonra da güzel eserler kaleme almasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Ayrıca bu kitabı değerli okuyucu kardeşlerime hararetle tavsiye ediyorum. 
 Rabbimiz bu eserin tesirini halketsin!..”
                                                                        Prof. Dr. Ramazan Altıntaş NEÜ, İlahiyat Fakültesi Dekanı.
 

Yazarın Diğer Yazıları