30 Ağustos Bayramının Ardından

Öğrencilerimize eğitim hayatı boyunca en çok okuttuğumuz, öğrettiğimiz yakın tarihimiz, yani İstiklal savaşımız ve Cumhuriyet tarihimiz. Maalesef en çok bilmediğimiz de, en çok karanlık noktaları olan da yine yakın tarihimiz. Belli noktaları öne çıkarılmış, abartılmış, belli noktaları da kapalı tutulmuş, karartılmış. Maalesef resmi tarih başka şeylerken, belli gerçekleri inkar ederken ve yok sayarken, bu gerçekleri gayri resmi tarihten öğrenebiliyoruz.
  Evet, nesillerimize gerçek tarihi okullarımızda anlatmalıyız, tarihin resmisi- gayri resmisi olmamalı, bilinmesi gereken her şeyi bilmeliyiz. Bu ülkenin yetiştirdiği Kadir Mısıroğlu, Mustafa Müftüoğlu, Mustafa Armağan gibi tarihçilere ve araştırmacılara da kulak vermeli, yeni nesil her karanlık noktayı özgürce öğrenmeli. Kaldı ki bizim tarihimizde öyle utanacağımız noktalar yok. Bu saatten sonra geçmişte yapılan yanlışlar varsa geride kalmalı, geleceğimizi doğrular üzerine inşa etmeli, tarihimizin perde arkasında kalmış gerçeklerini, kahramanlarını tanımalı, tanıtmalıyız.
    Son İstiklal savaşımız da elbette en büyük kahramanlık destanımızdır. Balkan, Kuzey Afrika, Yemen, Filistin, Sarıkamış ve Çanakkale savaşlarından çıkmış, yaralı ve yorgun düşmüş bir milleti ayağa kaldırıp yedi düvele karşı tekrar savaştırmak, Anadolu içlerine kadar giren düşmanı İzmir’den denize dökmek öyle kolay bir destan değildir. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bu kahramanlığı göstermişler, halkımız arkalarında tek yürek olmuş, yeni bir devletin temelleri atılmıştır.
   Evet, dikkat çekmek istediğimiz; yeni bir devletin temelleri atılırken, yani Osmanlı restorasyona tabi tutulurken yanlışlar da yapılmış, bu milletin kültürel kodlarıyla, en az bin yıllık değerleriyle oynanmış, yeni bir millet inşa etme yoluna gidilmiştir. Evet, yeni bir devlet kurulabilir ama birkaç yılda yeni millet inşa edilemez; milletlerin, kültürlerin oluşması binlerce yıla dayanır.
   30 Ağustos Zaferi bu milletin tarihinin dönem noktalarından biridir. Anadolu’nun var olup olamayacağı bu zaferle neticelenmiş, Anadolu ebediyen bu milletin vatanı olarak elinde kalmıştır. Bir Endülüs olabilirdik. Boşalttığımız Balkanlar gibi Anadolu da elden çıkabilirdi. Çanakkale’den geçemeyenler, yeni bir oyunla Anadolu’muzu işgal ettiler. Yunan’ı öne sürerek başta İngilizler olmak üzere o günün teknoloji devleri, haçlı savaşlarından beri kin ve intikam peşinde olanlar, zayıf zamanımızda bizi gözlerine kestirdiler, fırsatçılıkla Anadolu’muzu elimizden almaya kalktılar. Ama bu yaralı ve yorgun millet onlara son şamarı vurmayı başardı, kuyruklarını kıstırıp gittiler. İnşallah bir daha dönme cesaretini gösteremezler.
    Evet, 26 Ağustos 1922’de başlayan büyük taarruz 30 Ağustos’ta neticelenmiş, Yunan ve arkasındaki güçler Afyon cephesinde bozguna uğratılmış ve 9 Eylül’de İzmir’den denize dökülmüştür. Afyon’la İzmir’in arası yaklaşık 500 km’dir. Bu yolu askerimiz on günde almış, yatmamış, uyumamış, 10 günde İzmir’e ulaşmıştır. Bu büyük zafer elbette kutlamaya, hatırlanmaya değer. Atalarımızın bu fedakârlığını bu millet hiç unutmamalı, bu toprakların kıymetinin bilmeliyiz.


Yazarın Diğer Yazıları