Aileler Niçin Boşanıyor?

Geçen bir haber kanalından öğrendiğime göre, yılda yüz otuz bin aile boşanıyor, neredeyse kurulan üç aileden biri boşanıyor, her sene de kartopu gibi boşanmalar artıyor. Geçen seneye göre bu yıl boşanmalar yüzde beş artmıştır.
     Nihayet TBMM, toplumun en büyük yarası olan boşanmalara el attı, son yıllarda artan boşanma olaylarının nedenlerini ve çözüm yollarını araştırmak için çalışma başlattı.
   Dünya toplumları içinde hep aile kurumu en sağlam millet olarak biliniriz. Heyhat ki son yıllarda bu en güzel hasletimiz, bu artı değerimiz giderek elimizden kaymaya başladı. Atalarımız,  birlikte kocasın ve birlikte karısın diye aileyi kuran erkeğe “koca”, kadına “karı” demiş, bir yastıkta bir ömür geçirsinler diye bu isimler verilmiş.
  Bugün bakıyoruz, bir yastıkta karısın ve kocasın diye evlendirdiğimiz gençler haftasına varmadan didişmeye başlıyor, senesine varmadan boşanıyor, çok zaman iki- üç çocuk doğduktan sonra boşanmalar gerçekleşiyor, olan çocuklara oluyor, analı babalı yetim ve öksüz çocuklar çoğalıyor. Anası babası ayrılmış çocuklar aile sıcaklığında büyüyemiyorlar, ana baba şefkat ve sevgisinden mahrum kalıyorlar, ileride evlenmeleri bile problem oluyor.  Sonuçta bu çocuklar hayat boyu ya bir cani, ya bir hırsız, ya kötü alışkanlıkların müptelası, hasta ruhlu, ya ezik ve pısırık, özgüvenden yoksun bireyler olarak  toplumun başını ağrıtmaya devam ediyorlar .
  Evet, ortada bulanık akan bir su var. Bu sudan şikâyetçi olma yerine, bu suyun kaynağına yönelmeli, suyu bulandıran sebepler nelerdir araştırılmalı, durulandırmak için çözüm üretilmelidir. Burada milletvekillerimize yardımcı olmak ve araştırmalarına destek olmak için boşanma sebeplerinin bazılarını burada dile getireceğim.
  1-Son yıllarda iletişim araçları çoğaldı. Bilgisayarlar, cep telefonları özellikle gençlerin vazgeçilmez arkadaşı, sırdaşı oldu. Ana babasıyla paylaşmadığını gençler internet ortamında paylaşıyorlar. Bu iletişim araçlarıyla tanışan, birbirini beğenip yuva kuran pek çok gencimiz var. Atalar, “koyunun  alası dışında insanın alası içinde” demişler. İnsan kendisini saklıyor, yanlışlarını dört duvar arasında birlikte olmadan fark ettirmiyor. İnsanların zayıf yönleri, hayatı paylaşmaya başlayınca, maddi sıkıntılar baş gösterince ortaya çıkıyor. İletişim araçlarıyla yolda sokakta ve internet ortamında tanışan genler evlendikten sonra çok ayrı karakterler olduklarını, ailelerinin farklı kültürlerden geldiğini fark ediyor ve kısa zamanda ayrılmaya karar veriyorlar. Geçmişteki görücü usulleri daha sağlıklı bir yöntemdi ve önce aileler tanışırdı.
  2-Ayruca televizyonlardaki kötü diziler, renkli ve müsrif yaşantılar, dizilerdeki sınır tanımaz ilişkiler, gençleri doyumsuz, kanaatsiz, arsız ve şükürsüz kılıyor, gözlerini yükseklere dikiyorlar, bulduklarıyla yetinmiyorlar. Tüketimi özendiren reklamların etkisiyle borçlanıyorlar, sonuçta ödenemeyen borçlar ailenin dağılmasına kadar götürüyor.
    3-Okullarımızdaki karışık ve karma ve taşımalı eğitim gençleri daha erken yaşta karşı cinsle arkadaş olmayı öğretiyor ve evlilik öncesi birbirine doyan gençler evlenince de mutu olamıyorlar, yıllar önceki öğrencilik hayatlarında yaşadıkları evlilik hayatlarının dağılmasına sebep oluyor.  Özekle taşımalı eğitimde dar mekanda karışık olarak uzun yolculuklar yapan gençler arsızlaşıyor, yırtılıyor, haya- edep duygularını kaybediyorlar. Bu da evlilik hayatında aldatmalara, namus zaafiyetlerine kadar götürüyor. Aileyi ayakta tutan güvendir. Şüphe girdiği anda aile sonunu hazırlar. Kıskançlık ailenin tutkalıdır, o da dozunda olmalıdır.
  4- Kızların eğitim seviyesi yükseldikçe, daha çok okullaştıkça ve istihdam alanlarında yer aldıkça, erkeklere daha minnetsiz ve itaatsiz oluyorlar. Yani kızlar ekonomik yönden kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayınca, bilgi ve görgüleriyle erkeklerden daha ileri kariyer sahibi olunca aile kurumunda erkeğin yönetimine razı olmuyorlar, ataerkil aile ortamında sıkılıyorlar. Türk erkeklerinin çoğu da akşam olunca çalışan hanımında hizmet bekliyor. İş hayatında yorulan kadın hayat müşterektir diyerek erkeğin bazı isteklerine karşı çıkıyor. Bu da geçimsizliklere sebep oluyor.  Bura da erkek de kadın da kendini sorgulamalı, herkes kendi komunu bilmelidir. Bizim örfümüzde ailenin reisi erkektir, yuvayı ayakta tutan dişi kuş da kadındır. Dolayısıyla karşılıklı fedakârlık şarttır. 
    5-Gençler evliliklerinin daha ilk gününden itibaren ayrı evlerde oturuyorlar, ana babadan uzakta ve yalnız yaşıyorlar. Onlara nasihat edecek, aralarını bulacak aile büyüklerinden mahrum kalıyorlar.  Sonuçta incir çekirdeğini doldurmayan küçük tartışmalar boşanmaya kadar götürüyor.
   Sonuç olarak, daha aile kurulmadan gençler bilinçlendirilmeli, evlilik ehliyetleri verilmeli ve onun için okullarda müfredat düzenlemesi yapılmalı, Belediyeler ve Halk Eğitim Müdürlükleri bünyesinde kurslar açmalıdır. Manevi eğitim daha yoğun verilmeli, namus kavramının, zina kavramının, aile kutsiyetinin üzerinde daha çok durulmalı, karma eğitim yavaş yavaş bırakılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları