Aşure, Hicri Yıl, Kutlu Doğum

Bir milleti ayakta tutan payandalardan biri de gelenekleridir. İslam geldiğinde emir ve yasaklarıyla çelişmeyen, haram olmayan geleneklere, toplumun yaşam tarzına dokunmamıştır. Hatta fıkıhta (hukukta) bu gelenekler delil kabul edilmiştir.  Kur'an'ın ve sünnetin açıklamadığı konularda gelenekler, toplumun tarihinden gelen uygulamaları dikkate alınmıştır. Aşure de bunlardan biridir.

    Peygamber Efendimiz (SAV) Medine'ye gelince Yahudilerin 10 Muharremde oruç tuttuklarını görmüş, "Bu oruca biz onlardan daha layığız, onlara bezmemek için Muharrem ayının sadece 10'unda dokuzunda veya on birinde de oruç tutarak bir veya iki gün daha ilave ederek oruç tutun” buyurmuştur. Ayrıca "Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç Muharrem orucudur” buyurmuştur. O günkü toplumun geleneğinde Muharrem de oruçla birlikte Aşure çorbası da vardı. Nuh (as), tufandan kurtulup gemiden inince gemideki seksen kişinin ellerinde kalan bakliyatlarla ve tahıllarla yaptıkları ilk çorba olduğu rivayet edilir ve onun hatırası yaşatılmak istenir. Bugün toplumumuzda o hatıra yaşatılmaya devam ediyor. Komşular Muharrem ayında özellikle 10'undan sonra çorba pişirerek birbirleriyle paylaşırlar. Müstehap olan güzel bir gelenektir. Zira Efendimiz (SAV) "Ya Aişe, çorbanın suyunu fazla koy da komşuya da ilet” buyurmuştur.

  Evet, Muharrem ayı hicri ayların ilkidir. Bu aylar; Muharrem, Safer, Rebiyulevvel, Rebiyulahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce diye sıralanır.

    Peygamber Efendimiz (sav) Mekke'den Medine'ye Rebiul evvel ayında gelmiştir, aynı zamanda doğumu da Rebiulevvel ayındadır. Medine'ye ayak basmasından 66 gün öncesine gidilerek, ilk ay olan Muharrem aynın birinci günü Hicri Yılbaşı olarak başlatılmış, Hazreti Ali Efendimizin Hazreti Ömer'e tavsiyesi üzerine İslam tarihinde Hicri Takvim kullanılmaya başlanmıştır. Hicri takvim, ay hareketine göre hesaplanır ve her yıl 10 gün önce gelir. Oruç zekat, keffaret uruçları, kandil gecelerinin ihyası gibi takvime ve aya bağlı ibadetler hicri takvime göre yapılır. İslam tarihi boyunca böyle olmuştur.

   Bundan yaklaşık yirmi sene önce bir aklı evvel çıkmış, "Efendimizin 20 Nisana tesadüf eden doğum gününü sabitleyelim, bu haftayı Kutlu Doğum Haftası olarak ilan edelim ve kutlayalım” demiştir. Sabitlemenin bir zararı da yoktur ama bir gelenek bozulmuştur. Asırlardır hicri takvime göre kutlanan ve otuz altı yılda her güne nasip olan bir kutlama kaldırılmış, hiçbir gerekçe olmadan Nisan ayının üçüncü haftasına kilitlenmiştir. Nihayet çiçeği burnunda yeni Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Ali Erbaş, kutlama geleneğini yeniden aslına döndürmüş, Diyanet FETÖ gölgesinden, FETÖ töhmetinden kurtarılmıştır.

   Bakıyoruz her farklı uygulamanın altından FETÖ projesi çıkıyor. Hutbelerde "İnneddiyne indallahil' İslam (Allah katında hak din ancak İslam'dır)” ayeti okunurdu, bir dönem kaldırıldı. Anladık ki bu da bir FETÖ projesidir ve tavsiyesidir. Batılı Hıristiyan alemine saygısızlık yapmayalım, onların dinini yok saymayalım diye böyle bir yola gidilmiştir. Evet, bu ayeti okumak farz veya sünnet değildir ama gelenekleşmiş bir adettir ve güzeldir. Durup dururken kaldırmanın altında FETÖ zihniyetinin olduğunu anladık.    

       Sonuç olarak, Hicri Takvim, bizim manevi dünyamızın vazgeçilmezidir, kültürümüzün bir parçasıdır. Bu takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının birkaç gününde (9-10-11'inde) oruç tutmak kuvvetli bir sünnettir. Aşure pişirip paylaşmak da faziletli bir ameldir, gelenektir. Şu günlerde bu mübarek ayın günlerini yaşıyoruz. Tavsiye edildiği şekilde bu ayın dokuzunda ve onunda orucumuzu tutalım, onundan sonra da aşurelerimizi pişirip paylaşalım. Hicri yılımız mübarek olsun.


Yazarın Diğer Yazıları