Bizim Alevilerden Bir Genç

Geçen gün bir genç kardeşim ziyaretime geldi, hasbihal ettik. Halk arasında "Abdal” dediğimiz, daha çok hurda toplayarak geçimini temin eden bu esmer genç, benim birçok önyargımı yıktı. Henüz yirmi üç yaşında bu genç, "Hocam, ben aleviyim dedi. Ülkemizde birçok türbeyi ziyaret ettim, zaman zaman Hacı Bektaşi Veli ve Abdal Musa türbelerine giderim, dua ederim” dedi. Gencin terbiyesine anne- babasına, hatta kendisini büyüten üvey basına saygısına hayran kaldım. Ağzından-dilinden hiç Allah'ın ismi düşmüyordu, hep şükrediyordu.

    Bir kaza neticesinde dizinden ameliyat olmuş, platin takılmış, ona rağmen hurda toplamaya devam ediyordu. "Hocam, ameliyattan sonra dikişi bile kendi ellerimle aldım, yaraya enfeksiyon kaptırdım, evde yapılan macunları sararak iyileştim, Allah da şifasını verdi.” dedi.

    Burada şunu söyleyeceğim: Okul dahi görmeyen, bizim çöpe attıklarımızı toplayıp değerlendiren ve paraya dönüştüren bu gencin edebine, ahlakına hayran kaldım. "Hocam” derken ağzından bal akıyordu. Bu edep ve saygıyı bizim çevreden, yani "beyaz” dediklerimizden görmemiştim. Tanıdığım genç, Hacı Bektaşi Veli'nin, Hazreti Alinin sözlerini kendine ışık yapmış, onların yolundan yürüyordu. Az şey biliyordu ama o az bildiğini yaşıyordu. İnancı kavi, kutsallara hurmeti fevkaladeydi.

   İşte geçmişte Anadolu'yu yoğuran maya buydu.  Bektaşilik kültürünü bu "abdal” dediğimiz esmer vatandaşlarımız sürdürüyordu. Bunlardan devlet düşmanı, terörist çıkmıyordu. Bunlar kendi yağlarıyla kavruluyorlar, çöpleri değerlendiriyorlar, hurda satıp geçiniyorlardı. Bunlar Anadolu bahçesinin farklı çiçekleriydi, canlı renkleriydi. Bunlar zaman zaman dışladığımız, dilenci gözüyle baktığımız abdallarımızdı. Bugün farklı anlam yüklediğimiz "abdal”  aslında Anadolu dervişlerinin, Hoca Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş-ı Veli müritlerinin adıydı. O abdallardan biri de Yunus Emreydi. Çünkü O "Abdal olup Ya Hu ile/ Çağırayım Mevla seni” diyordu.

  Hasılı kendisini "Aleviyim” diye tanıtan, Merhum Sünnetçi Abdal Hüseyin'in  torunlarından olan esmer gençten çok şey öğrendim.  Onlara karşı ayrı bir yakınlığım ve sevgim oluştu. "Keşke dedim bizim yüksek tahsil yaptırdığımız çocuklarımızda da, bu okula bile gitmeyen genç kadar edep, saygı ve terbiye olsaydı” diye iç geçirdim. "Bundan böyle kimsenin rengine, etnik aidiyetine, mezhebine, inancına, cemaatine ön yargıyla bakmayacağım, yaratılanı yaratandan ötürü seveceğim” diye kendi kendime söz verdim.


Yazarın Diğer Yazıları