Bu Toprağın Dikenleri

En az bin yıldan beri Orta Asya'dan gelip bu toprakları vatan yapan bir milletiz. Tarih boyunca bu topraklar hep kıskanılmış, bu toprakta yaşayanlar rahat bırakılmamıştır. Bu toprakta hep uyanık duranlar, sırtından silahı indirmeyenler, eğlenceye ve gaflete dalmayanlar, birbirine düşmeyenler tutunabilmişlerdir. Rehavete düşenler, bu toprağın kıymetini bilmeyenler ya yok olmuşlar, ya bu toprağı terk etmek zorunda kalmışlardır. Hasılı bu topraklar vefalı ve fedakar insanlara yardır, vatandır. Bu topraklar tarih boyunca dolmuş dolmuş boşalmış, birçok medeniyetin izini ve hatırasını taşır. Bu topraklar bir medeniyetler müzesidir. En uzun kalanlar ve en köklü medeniyet kuranlar da Romalılar ve Türklerdir. Son bin yıla damgasını vuran Türk Milleti olarak üzerimizde, gözümüzde rehavet emareleri seziyoruz. Rehavet emareleri gösteren bu milleti uyandırmak, dikkatleri bu toprağın önemine çekmek, tarihi süreçleri hatırlatmak da biz yazıp çizenlerin, okuyup bilenlerin görevidir.

Bu millet hiç dışarıdan yıkılmamış, dışarıdan darbe görmemiştir. Kayıplarımız, kaygılarımız, hep içerideki ihtilaflardan meydana gelmiştir. Savaş meydanlarında kazandığımız zaferleri çok zaman masada kaybetmişizdir. Balkan savaşlarını ve birinci dünya savaşını askerin siyasete bulaşması ve içimizdeki ihtilaflar kaybettirmiştir. İstiklal savaşını da, Trablusgarp, Yemen ve Balkan savaşlarından çıkardığımız derslerle, "bir musibet bin nasihatten evladır” sözünde ifade edildiği gibi, başımıza gelen musibetlerden aldığımız derslerle kazandık.

İstiklal Savaşının hemen arkasından çıkan ihtilafları bir kısım askerin fedakârlığı, feraseti büyütmemiş, yeni devletin temelleri bu ittifak ve ferasetle atılmıştır. İstiklal Harbini yapan kumandanlarımız, devlete ve millete bir zaafiyet gelmesin diye gerekirse kendi aralarındaki ihtilafları sineye çekmeyi, "kol kırılır yen içinde kalır” demeyi, geriye çekilmeyi becermişler, devletin ve milletin bütünlüğü için şahsi emellerinden ve fikirlerinden vazgeçmişlerdir.

Maalesef bu topraklarda güller yetiştiği gibi dikenler de yetişmiş, zaman zaman o dikenler elimize batmış, canımızı yakmış, gülünü seven dikenine katlanmıştır. İşte bugün o canımızı yakan dikenlere karşı, dış ve iç oyunlara karşı, İstiklal Harbindeki birliğe, ittifaka ve fedakârlığa ihtiyaç vardır. Çok şükür 15 Temmuz 2016'da ittifakla dış kaynaklı bir darbeyi savuşturmayı başardık, Fetö gibi bir bela savdık, savıyoruz. Bugün ihtilaf zamanı değil. Bugün dış güçlere sır verme ve şikayet etme zamanı değil. Bu toprağın ekmeğini yiyenlerin, bu toprakta siyaset yapanların, bu milletin oylarıyla bir makama gelenlerin Avrupa'ya, Almanya'ya gidip bu devleti yönetenleri şikayet etme lüksü yoktur. Haksızlık, hukuksuzluk varsa burada söylenmeli, burada konuşulmalı, burada çözüm üretilmelidir. Siyasi rekabet ülke çıkarının önüne geçmemeli, yanlışlar bu toprağın meydanlarında ifade edilmeli, bu millete anlatılmalı, bu milletten medet umulmalı, güç alınmalıdır.

Sayın Kılıçdaroğlu'na önce kendi partidaşları hatırlatmalı: Almanlar bize sırdaş olamaz. "Gavurdan dost domuz derisinden post olmaz” diye söyleyen bizim atalarımızdır. Bu toprağın ekmeğini yiyen, bu ülkenin ekonomisine, turizmine zarar veren ifade ve davranışlarda bulunamaz. "Bu ülkede güven yok, hukuk yok, yargı yok” diyen zavallıya soruyoruz: Kimin ekmeğine yağ sürüyorsun, kimden talimat alıyorsun, kime yaranıyorsun?

Evet, Kılıçdaroğlu gibiler bu toprağın yetiştirdiği dikenlerdir, üretim hatalarıdır, defolarıdır. Bu defolar maalesef bir büyük partinin liderliğine kadar gelebilmiştir. Nerede, nasıl ve neyi konuşması gerekeni bilmeyecek kadar gafilse, cahilse, CHP'liler böyle bir gafili nasıl lider yaptılar, yeniden düşünmeliler. Hainlik varsa, 15 Temmuz hainlerinden talimatlıysa derhal gereğini yapmalılar. Gelin, bir musibet gelmeden bu nasihatlere kulak verelim.


Yazarın Diğer Yazıları