Büyükşehir Yasası Ve Sosyal Belediyecilik

 Belediyeler yerel idareler olarak devletin gülen yüzü, uzanan elidir. Belediyeler birer ticari işletme veya ticari kuruluş değil, devletten aldığını halka veren, halktan aldığını yine halka döndüren, bakkal dükkânı gibi kâr mantığıyla değil, ayakta kalma mantığıyla çalışan hizmet kurumlarıdır. Son Büyükşehir yasasıyla birlikte belediyelerin işlevi, yetkisi, yükü ve görevi daha da genişlemiş, merkezi idarenin birçok görevi belediyelere devredilmiştir, bu paralelde gelirleri de artırılmıştır. Muhalefet partileri bu yetki devrini eyalet sistemine doğru bir geçiş olarak anlamış ve yasanın çıkmasına karşı çıkmıştır. AK Parti Hükümeti ise bu yetki devrinin daha seri ve etkin hizmet vermek için yapıldığını savunmuş ve yasalaşmasını sağlamıştır. Biz de Büyükşehir yasasının isabetli ve faydalı olduğu kanaatteyiz. Köylerimiz ve kasabalarımız şimdiden bu faydaları hissetmeye başlamıştır. Örnek olarak, ulaşım daha ucuz ve düzenli olmuştur, altmış beş yaş üstü ücretsiz seyahat imkânına kavuşmuştur. Su ve kanalizasyon hizmeti köy ve kasabalarımızda bir rahatlama oluşturmuştur. Yolların ve mezarlıkların bakımı noktasında insanlar bugün daha memnundur.
    5216 ve 6360 sayılı Büyükşehir yasaları çıkarılırken genel olarak üç amaç gözetilmiştir: Ülkenin genelinde planlı bir yapılaşmanın ve modern şehirleşmenin sağlanması, köyden şehre göçün önlenmesi, belediye hizmetleri açısından şehirde olanın köyde de olması. İşte bugün Konya Büyükşehir Belediyemiz bu gayeyi gerçekleştirmek için hummalı bir çalışmanın içindedir. Sosyal belediyecilik ve kültürel belediyecilik son yıllarda öne geçmiş, özellikle Ankara, İstanbul, Kayseri ve Konya gibi Ak Partili belediyelerin başarıları da sosyal belediyeciliği öne çıkarmalarından kaynaklanmıştır. Bu belediyelerimiz halkın yolunu yaparken, suyunu getirirken, gönlünü de fethetmesini bilmişlerdir. Altmış beş yaş üstü insanlardan ulaşım hizmetinden ücret alınmaması, engellilerin su indiriminden faydalanması, bayramlarda otobüslerin ücretsiz hizmet vermesi, öğrencilere eğitim yardımı ve paso indirimi yapılması hep sosyal belediyecilik çerçevesinde yapılan hizmetlerdir.
    Evet, belediyeler bakkal dükkânı, halk da müşteri değildir. Yani halkı para kazandıran bir müşteri gibi görmek yanlıştır. Belediyeleri bir ticari işletme gibi gören, halkı yüzülecek bir kaz gibi düşünen belediye başkanları hep kaybetmiş, bir sonraki seçimde alaşağı edilmişlerdir. Belediyeleri ceza kesen, halkı hizaya sokan, acımasız bir anlayışla yönetenler, bir dönem sonra halkın içinde gezemez olmuşlardır. Evet, belediyeler aynı zamanda ayakta durması gereken ticari işletmelerdir ama kâr mantığıyla çalışmazlar, halktan ve devletten aldığını yine halka veren bir hizmet kurumu olarak işlev yaparlar. Belediye bütçesini en rantabl şekilde kullanmak, personeli verimli çalıştırmak belediye başkanının en baştaki görevidir. Borçsuz bir belediye devretmek için halkı soymaya kalkmak veya borcu öne sürerek hizmet üretmemek doğru bir yönetim anlayışı değildir. Belediye insanların hem fiziksel, hem sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak için vardır. Yeri gelip bir yaşlının kapısını çalmak, evini temizlemek ve o yaşlının temiz bir mekânda oturmasını ve yaşamasını sağlamak da bir belediye hizmetidir. Bu da çok para gerektiren bir icraat değildir. Umuma hizmet edeceğim derken bireyi ihmal etmek bir belediye başkanı için kusurdur, zafiyettir.
    Evinin önünü altınla döşediğin ama bir yerde kalbini kırdığın insanın artık siyasi desteğini alamazsın. İmar konusunda ve diğer parasal konularda kalbi kırılan insanlar çoğalıyorsa, orada bir sorun var, sosyal belediyecilik noktasında eksik var demektir.
    Çumra bazında düşünürsek, eski belediye başkanlarımızdan Zeki Sayıcı Çumra’nın ücra mahallelerini asfaltla tanıştırmış, ama halkın desteğini bir sonraki seçimde alamamıştır. Aynı şekilde bir dönem önceki başkanımız Nasır Ersöz de çok hizmet vermiş ama takdir edilmemiştir. Çünkü sosyal belediyecilik adına, gönül yapma adına bir şeyleri eksik bırakmışlardır. Bunun nedenlerini araştırmak gerekir. Halk belediyeden, başkanından ve personelinden gülen yüz bekler, tatlı dil bekler, tolerans bekler ve anlayış bekler. Halktan uzak duran, halkın kapısını açmayan eli bağlı çatık kaşlı başkanlar çok takdir edilmez.  
     Halkın birinci talebi konut sahibi olmaktır. Belediye öncülüğünde kurulan veya kurulacak kooperatifler ucuz konut üretmeli, dar gelirlilere öncelik tanınmalıdır. Oturacak bir kat ev yapan insanlara her türlü kolaylık ve tolerans gösterilmelidir. Fakir- fukaraya parasız ev planları verilmeli, belediye imkânları karşılıksız sunulmalıdır. Merkezi idarenin ulaşamadığı noktalarda belediye insanların yanında olmalı; ulaşımda, sağlıkta, eğitim ve gıda yardımında dezavantajlı kesimler gözetilmeli, kanunlar muvacehesinde dar gelirli kesim korunmalıdır.
     Örnek olarak engelliler ve çocukları, dullar ve yetimleri, yeşil kart sahipleri belediye imkânlarından indirimli olarak yararlanmalıdır. Belediye düğün salonları engelli ve yeşil kartlı ailelere yüzde otuz veya yüzde elli oranında indirimli olarak verilmeli, hakeza öğrenci pasoları da belli kesimlere indirimli olmalıdır. Fakirle zengini aynı gözle gören bir belediye başkanı başarılı olamaz, hem duadan hem siyasi destekten mahrum kalır.
    Evet, belediye başkanlarının bir kazancı da halktan aldıkları dualardır. Adalet adına, belediyeyi kazandırmak adına, kanunlara bağlılık adına fakirlerin, kimsesizlerin, ağır engellilerin görmezden gelinmesi ağır bir fatura olarak karşımıza çıkar. Dezavantajlı kesimlere pozitif ayrımcık yapmak adaletsizlik değil, ilahi adaletin kendisidir. Rabbimiz kıyamet günü soracaktır: “Ben hasta idim beni ziyaret etmedin. Benim hasta kullarımı ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş olurdun. Ben açtım beni doyurmadın. Benim fakir kullarımı gözetseydin beni doyurmuş olurdun”. Bu sorular ve cevapları uzayıp gidecektir.Belediyelerimizin iftar programları sosyal belediyecilik adına güzel bir örnektir. Ama “bir çiçekle bahar gelmez” derler. Daha çok çiçeğe ihtiyacımız var. Belediye kapısına bir şeyler umarak gelen bir muhtaç insanı gönlü kırık, boynu yıkık göndermek sosyal belediyecilik anlayışıyla bağdaşmaz.  
   Başarılı öğrenciler ödüllendirilmeli, engellilerin eğitimdeki çocuklarına indirimli veya karşılıksız paso verilmelidir. Belediyenin işlettiği lokantalar ve çay bahçeleri özellerden daha ucuz olmalı, buralarda yüksek kârlar gözetilmemelidir.
   Sonuç olarak yaşlılar, kimsesizler, engelliler, bütün yardıma muhtaç kesimler belediyenin şefkat kanadının altına alınmalı ve duaları alınmalıdır. Konut destekleri, ulaşım destekleri, gıda destekleri, eğitim ve sağlık destekleri sosyal belediyeciliğin gerekleridir.


Yazarın Diğer Yazıları