Çözüm Sürecinde Sabır Nereye Kadar?

İki yıl önce Hükümetle PKK’nın fikir babası Öcalan arasında yapılan bir anlaşmayla çözüm süreci başlatıldı. Bugüne kadar kısmen başarılı olundu. İki yıl boyunca büyük çatışmalar ve baskınlar olmadı, Anadolu’ya şehitler gelmedi. Doğu ve Güneydoğu’da boşalan birçok köy ve mezraya dönüşler yaşandı, insanlara ümit ve güven geldi. Güvenlik güçlerimiz kışlasından ve karakolundan çıkarak Diyarbakır’ın çarşı- pazarında tek başlarında gezip alışveriş yapar oldu.
    Bakıyoruz, son günlerde çözüm sürecini sabote etmek isteyen, Abdullah Öcalan’ın talimatlarını tanımayan, PKK’nın bitmesini istemeyen gruplar tekrar sahne aldı. Yer yer yol kesmeler, okul yakmalar, karakollara taciz ateşi açmalar başladı. Adeta tekrar devletin sinir uçlarına basılıyor, güvenlik güçleri tahrik ediliyor, hükümetin sabrı ölçülüyor.
   Evet, hükümetimiz hep soğukkanlı bir şekilde sözüm sürecinin devam etmesi için sabrını son noktasına kadar kullanıyor. Çözüm sürecine bir zarar gelmesin diye kucağındaki yılanın başını ezmiyor. Bu denli sabır, devletin acziyetinden değil, belki büyüklüğündendir, bir avuç çapulcunun seviyesine düşmemek içindir.
     Son günlerde onlarca okulumuz yakıldı, yollar kesildi, askerimize taciz ateşi açıldı, molotof kokteyilleri atmak rutin hale geldi. Askerimiz ve polisimiz büyük bir sabır ve olgunluk içinde üzerine ateş açılmayınca karşılık vermiyor, çözüm sürecinin hatırına dağlarda takibe çıkmıyor; sokak gösterilerine, atılan molotoflara karşı sadece su ile müdahale ediyor.
     Ama bu sabır nereye kadar? Taşın altına elini koyan sadece hükümet mi olmalı? PKK ve siyasi kanadı iflah olmaz bir inat içinde yapılanları görmüyor, demokratik açılımları ve atılan cesur adımları teşekkürle karşılamıyor.
    Şimdi bir de IŞİD belası otaya çıktı. Sınır boylarımızda kıyasıya bir savaş sürüyor. En büyük darbeyi de Kürt bölgelerine vuruyor. Otız sedir kendi devletine kan kusturan Kandil orijinli PKK adeta uzaktan seyrediyor, bölmek istediği Türkiye devletinden yardım istiyor. Neymiş, Hükümet Suriye’deki Kürt bölgesini (Kobani’yi) korumak için PYD ve PKK ikilisine silah vermeliymiş, IŞİD’in eline onları bırakmamalıymış(!) Hükümet kanadı da cevap veriyor: PKK Kandil’de seyredeceğine, gitsin IŞİD ile savaşsın, Kandil’de Türkiye Devletini bölme ve yıkma planları yapacağına IŞİD ve Esad’a karşı planlar yapsın. Şu bilinmeli ki, TC, düşmanının eline silah verecek kadar ahmak ve akılsız değildir
   Beyler, sabrımız acziyetimizden değil büyüklüğümüzdendir. Bu devlet yetmiş yedi milyon kucaklamak istiyor, ama gel gör ki sevmek için kucağımıza aldığımız üstümüze işiyor. Elimizden yedirdiğimiz dirseğimizden kapıyor.
     Biliyorum, Kürt kardeşlerimizin kahir ekseriyetinde bölme ve bölünme fikri yok. IŞİD hadisesinden sonra bölünmek isteyenler bile bu fikrinden vazgeçtiler. Büyük devletin şemsiyesi altında yaşamak  daha akıllıca bir fikir. Küçük parçalara ayrılmak, etnik kökenlere göre küçük devletçikler olmak ancak İsrail’in işine yarar, ancak daha kolay yutulmayı sağlar. Akılcı politika, TC devletini daha da tahkim etmek, coğrafi sınırları daha da büyütmek, Kürt ve Türk bölgelerini aynı şemsiye altına alıp İsrail’in yayılmasına fırsat vermemek.
    Sonuç olarak, IŞİD terör örgütünün kıyımları bize bölünmeyi değil daha da büyümeyi ve güçlü olmayı öğretti, geleceğin Kürt -Türk birlikteliğinde olduğunu anlattı. Çözüm sürecini baltalamak isteyen bir avuç çapulcu kime hizmet ettiğinin farkında mı acaba? Sabretmeye devam edeceğiz ama sabrın da bir sonunun olduğu bilinmelidir. 


Yazarın Diğer Yazıları