Dua Mü’minin Silahı

Duaya her zaman muhtacız, hele şu zamanda daha çok muhtacız. Biz kullar Rabbimizin huzurunda duamız kadar değerliyiz, duamız kadar ağırlanacağız, duamız nispetinde itibar ve iltifat göreceğiz. Efendimizin ifadesiyle, "dua mü'minin silahıdır, dua ibadetin özüdür- iliğidir, dua bela dalgalarına karşı kalkandır”.

Evet, duasız kul, kanatsız kuştur, kalkansız, silahsız askerdir. Dua Rabbimize ilticadır, sığınıştır, yakarıştır. Dua sıkıntılı anımızda Rabbimizi imdada çağırmadır. Dua, Rabbimizin kudreti karşısında acizliğimizi, hiçliğimizi bilmek, acziyetimizi ortaya koymak, aciz ve muhtaç bir kul olduğumuzu idrak etmektir. Dua, her an Rabbimizle bir olduğumuzu hissetmek, gönlümüzü, kalbimizi ona açmak ve muhtaç olduğumuz her şeyi O'ndan istemek, O'na boyun bükmektir. Dua, Rabbimizin en yakınında olup O'nunla hasbihal etmek, hal ve kal'imizle Rabbimize yönelmektir. Hasılı dua imanın, ibadetin, ihsanın ta kendisidir, samimiyettir, şükürdür, sabırdır. Başında samimiyetin, şükrün ve sabrın olmadığı bir dua makbul değildir. Şükürle, sabırla, samimiyetle birlikte olursa dua bir ok gibi bütün perdeleri deler geçer ve Rabbimize tez zamanda ulaşır. Rabbimiz Bakara suresinde, "Ey iman edenler, sabırla ve namazla Allah'tan yardım isteyin.” buyurur. Yani "kavli dua” ile birlikte "fiili dua”yı da ihmal etmeyin.

Duaları kavli ve fiili, yani hal ve kal (söz) ile yapılan dualar olarak iki başlıkta toplayabiliriz. Kavli (söz-dil ile yapılan) dualar için Kur'an'da ve Peygamber Efendimizin hadislerinde yüzlerce örnek vardır. Rabbimiz önceki peygamberlerin yaptığı duaları Kur'an'da zikrederek bize de, "bana böyle dua edin” diye mesaj vermiştir. Hazreti Peygamberinde hayatı baştan sona duadır. Savaşlarda hem tedbirini almış hem de duasını yapmıştır. Rabbimizden hep sağlık ve afiyet istemiş, acizlikten, tembellikten, ani ölümden, ihtiyarlığın rezilliğinden, fakirliğin sefaletinden, şeytanın kaydırmasından, nefsin azdırmasından, mal, evlat ve kadın fitnesinden (imtihanından), nifaktan (iki yüzlülükten) şikaktan (isyandan) ve kötü ahlaktan hep Allah'a sığınmıştır.

"Fiili dua” dediğimiz hal ile yapılan duaya gelince; "oruç, namaz, zekat, hac, sadaka” gibi ibadet niyetiyle bütün yaptıklarımız aslında fiili duadır. Acılar, savaşlar, hastalıklar, ölümler karşısında yaptığımız, gösterdiğimiz sabrımız, metanetimiz, tevekkülümüz, nimetler karşısında şükrümüz hep fiili dualarımızdır. Acı çeken mazlumun, mağdurun, yetimin, anne- babanın metaneti, boyun büküşü, göz yaşı filli duadır.

Evet, Furkan Suresinin son ayetinde Rabbimiz, "Sizin duanız olmasa Rabbim size niçin değer versin” buyurur. Duası varsa kul değerlidir. Efendisine itaat etmeyen, boyun bükmeyen, huzurunda ağlamayan, merhamet beklemeyen bir köle nasıl beş paraya satılırsa, kapıdan kovulursa, işte Rabbim de kendisine dua etmeyen, boyun bükmeyen kuluna aynı şekilde değer vermez. Rabbinin katında değerli olmak isteyen, iltifat görmek dileyen kul duaya sarılmalı, dua ile yatıp dua ile kalkmalı, ayaktayken, otururken ve yatarken hep dua üzere, zikir halinde olmalı. Rabbimiz, Furkan suresinin son on beş ayetinde Rahman'ın has kullarını böyle tarif eder.

Kullar niçin dua eder?

1-İnsanın başına bir bela, musibet, acı, ıstırap, hastalık, yokluk, açlık, savaş, fitne, fesat gelince, bu sıkıntının üzerinden kalkması için duaya sarılır. Bu duayı herkes yapar, hatta duaya inanmayanlar bile böyle sıkıntılı anında dua etmek zorunda kalır. Çünkü insan fıtratında güce sığınma vardır. İnsan acizidir, zayıftır, zor karşında, azmin ve çabanın yeterli olmadığı anda büyük bir güce sığınır, ondan imdat diler.

2-İnsan, gelebilecek sıkıntıların, acıların, hastalıkların korkusuyla da dua eder, Rabbimizden sağlık ve afiyette olmak ister. İçinde bulunduğu sağlık, bolluk ve afiyetin devamını ister. Rabbimizin istediği, sevdiği dua da budur ve bu duanın diğer adı şükürdür. Yani insan iyilik zamanında da şükür halinde olmalı, bollukta da dua etmeli, içinde bunduğu afiyetin Allah'tan olduğunu bilmeli ki, bu afiyet devam etsin. Rabbimiz, "And olsun ki şükrederseniz size nimetimi artırırım” buyurur.

3-Kul, öbür alemde cennet, nimet ve cemal arzusuyla da dua eder. Önce kolay bir ölümle ve imanla ruhu teslim etmek ve öbür alemde de cehennemden uzak kalarak azaptan emin olmak ve cennetine girmek için Rabbine yalvarır. Bu da her müslümanın yapması gereken bir duadır, Allaha ve Ahirete iman bunu gerektirir.

4-Bir de seçkin, salih- veli kulların duası var ki, sadece Allah'ı razı etmek için dua ederler. Rabbim bizden razı olsun, neye layık görürse görsün derler. Artı başka bir dilekte bulunmazlar. Nitekim İbrahim Peygamber de ateşe atılınca, melekler isteğini sordular, "bir şey istemiyorum, Rabbim beni biliyor” dedi. Bizler sırdan kullar bu makamda değiliz, biz isteyeceğiz Rabbimiz verecek. Ayrıca Rabbimiz kendisinden isteyen kulunu daha çok sever, istenmesini ister.

Ne mutlu duaya inananlara, duaya sarılanlara, duayla yatıp duayla kalkanlara.

 


Yazarın Diğer Yazıları