Dua Zamanı

Görünen, bilinen orduların yanında bir de Rabbimizin görünmeyen ama hissedilen orduları var. Biz onlara melekler diyoruz. O melekleri de harekete geçiren, salih ve mazlum kulların dualarıdır, nidalarıdır, yakarışlardır.

Rabbimiz, "De ki, sizin duanız olmasa Rabbim size niye değer versin” buyurur.(Furkan, Ayet:77) Başka bir ayette, "Kullarım beni senden sorduklarında de ki, "ben çok yakınım, (hatta şah damarlarından daha yakınım). Dua ettiği zaman dua edenlerin duasına cevap veririm. O halde bana icabet etsinler, bana inansınlar ki doğru yola erişsinler.” Buyrulur. (Bakara, Ayet:186)

Evet, bugünlerde askerimiz dua bekliyor, bizden dua istiyor. Bizler cephe gerisinin askerleri olarak dua etmeliyiz, Rabbimizden askerimize zafer ihsan etmesini, güç kuvvet vermesini, onlara imdat etmesini dilemeliyiz. O nusretini göndermese en modern silahların ve orduların hiçbir etkisi olamaz. O izin vermese silahlar patlamaz, hedefler tutmaz. Rabbimiz dilerse görünmez ordularıyla terör gruplarını yok eder, kalpleri değiştirir, düşman olanlar dost oluverir. Burada bizleri de imtihan etmek ister Rabbimiz. Savaş olacak ki bir kısmımız şehitlik makamına ersin, cennette peygamber komşuluğuna yükselsin. Bir kısmımız sıkıntılara sabretsin ki günahlarına keffaret olsun. Bir kısmımız da vatan ve bayrak gibi değerlerin, nimetlerin kadrini- kıymetini bilsin.

Bir de tevekkülü iyi anlamak gerekir. Tevekkül yan gelip yatmak, miskin, miskin oturmak ve işi Allaha bırakmak değildir. Tevekkül, Allah'ı vekil yapmaktır, elimizden geleni yaptıktan sonra sonucu Allah'a havale etmektir. Daha doğrusu tevekkül, Allah'a teslim olmak, sebeplere sarıldıktan sonra ona güvenmektir. Yatağa girerken, yani küçük ölüme giderken Peygamber Efendimizin duasını hatırlayalım: "Allah'ım, nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, sırtımı sana yasladım, işimi sana havale ettim, sana sığındım, senden başka sığınılacak kudret yok.” İşte tevekkül budur. Efendimizin savaş meydanında yaptığı duayı da zikredelim: "Ey kitabı indiren, bulutları yürüten, düşman gruplarını hezimete uğratan Allah'ım! Onları (düşmanları) hezimete uğrat (perişan et) ve onlara karşı bize yardım et!” Davut (as.), Kumandan Talut ve askerlerinin yaptığı duayı da unutmayalım: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit tut ve kafir kavme kaşı bize yardım et!” (Bakara, Ayet:250)

Evet, düşmanın güçlü silahları karşısında sadece dua silahına sarılmak da yetmez. O silahlara da sahip olmak gerekir. Zira Allah'ın Rasulü de Medine'de yatağında dua etmekle yetinmedi, bizzat ordunun önünde savaş meydanlarına çıktı, tedbirlerini aldı, hazırlıklarını, istişarelerini yaptı, çok zaman düşman gelmeden sefere çıkarak onu karşıladı, korku saldı. Tebuk Seferinde olduğu gibi, yüzlerce kilometre yol giderek düşmana güç gösterisi yaptı, korku verdi. Kur'an-ı Kerim'de, "Gücünüz yettiğince düşmana karşı kuvvet (silah) hazırlayın” buyrulur. Efendimiz de, "Düşmanın silahıyla silahlanın” buyurur.

Evet, tevekkülümüz tam. Üstümüzde uçaklarımız, önümüzde tanklarımız, elimizde en modern silahlarımız, bunları kullanan tevekkül sahibi- inançlı- şuurlu askerlerimiz, onların arkasında da salih ve mazlum kulların duaları var, umuyoruz ki zaferini, fethini lütfedecek Mevlamız. Biliyoruz ki, bu sütunlardan biri eksik olursa o çatı çökebilir, o ordunun hezimete uğraması muhtemeldir.

Çok şükür, saydığımız silahların hepsini hazırladık ve cepheye sürdük. Görünmez ordularıyla Rabbimizin imdat edeceğine de imanımız tam. Ayrıca askerimiz için dünyanın her köşesinde milyonlarca mazlum dua ediyor. Arakanlının, Somalilinin, Sudanlının, Kosovalının duaları var üstümüzde. Bu ülkenin her karış toprağı şehitler tepesidir, boş değil, yer altından da himmetler var. Sonuç olarak Allah var keder yok. "Dua müminin silahı, dua ibadetin iliği ve özü" Dua ordusuna katılmaya, dua silahını kuşanmaya devam edelim: Allah askerimizin, ülkemizin yar ve yardımcısı olsun!


Yazarın Diğer Yazıları