ERDOĞAN MI, İHSANOĞLU MU?

Cumhurbaşkanı seçiminde ilk defa halka sorulacak. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı olacak. Bu Türk tarihinde bir ilk oluyor. Bu güne kadar hanedanlar geldi geçti, Cumhuriyet döneminde halkın vekilleri tarafından seçildi, bizzat halkın kendisine cumhurbaşkanları hiç sorulmadı. 10 Ağustos 20014 bir milat oluyor, bu millet cumhurbaşkanını kendi hür iradesiyle seçiyor.
 “Erdoğan mı, İhsanoğlu mu?” diye bir sorunun cevabı olarak elbette “Erdoğan” derim. Çünkü tanıdığım, bildiğim, tecrübe ettiğim, değerlendirdiğim, dünya görüşüme yakın olarak gördüğüm bir insan Erdoğan. 12 yıldır ülkeyi istikrar içinde yönetmiş, bir maceraya sürüklememiş, enflasyonu ve faizi dizginlemiş ve %10’nun altına düşürmüş, ekonomiyi ilk on altı ülkenin arasına sokmuş, sağlıkta ve ulaşımda ülkeyi gelişmiş ülkelerin önüne geçirmiş, sosyal yardımlarla ve desteklerle halkın alt ve dezavantajlı tabakasını refah içinde yaşatmış bir başbakan. Kendisini ispatlamış, halkın güvenini kazanmış, dünya ülkeleri arasında gıpta ile bakılan bir başbakanın cumhurbaşkanı olmasını her vicdanlı ve vefalı Türk insanı ister, istemeli.
Seçim sürecinde İhsanoğlu’nu tanıyacağız, öğreneceğiz, kıyaslama imkanı bulacağız. Tecrübelerimle biliyorum ki, siyasetçilik ayrı, bilim adamlığı ayrı. Bilim adamı olur ama iki koyunu güdemez. Bilim adamı olur ama ikna edici, akıcı, iki çift lafı beceremez. İnsan okur, araştırır, gayret eder, kabiliyeti de müsaitse bilim adamı olur. Siyasetçilik ise daha zorlu bir yol. Bir parti bayrağı altında canhıraş bir mücadelenin sonunda liderlik makamına gelinir. Burada biraz şansın yeri var, dirayetin ve kabiliyetin rolü var. Arkasından kapı kapı dolaşıp miting meydanlarında halkı ikna etmek var, halka güven vermek ve sevgisini kazanmak var. Bütün bunların sonucunda sevilen bir lider ve siyasetçi olunur ve yönetime gelinir. İşte Tayyip Erdoğan bu yollardan geçti. Daha öğrenci iken sınıf başkanlığından başladı, gençlik derneklerinde ve teşkilatlarında görev aldı, başkanlıklar yaptı; partisinin gençlik kolları başkanlığı, ilçe başkanlığı, il başkanlığı, belediye başkanlığı ve milletvekilliği gibi süreçlerden geçerek parti liderliğine yükseldi ve değişmez başbakan oldu. Böyle yükseklere tırnaklarıyla gelmiş, halkın içinden çıkmış, halk ile yakın temaslarda bulunmuş, halkın derdine şahit olmuş, on iki yıllık başbakanlığında ülkenin sorunları hakkında bilgi ve deneyim sahibi olmuş bir lider dururken, sıradan insanların bilmediği, tanımadığı, siyasette deneyimi olmayan, anlaşarak gelen, halkın içinde olarak yakın teması olmayan bir insanın ülkenin en yüksek makamına çıkması elbette doğru değildir.
Evet, İhsanoğlu, atanmış kişidir, seçilmiş kişi değildir. İki parti liderinin önerisiyle olduğu için hep atanmış konumunda olacaktır. Atanmışlar atayanlara karşı hep minnet duygusu içinde olur. Seçilmişler ise sadece seçen halkına hesap verir, halkına minnet eder. İşte Tayyip Erdoğan sadece halkına hesap veren, başka hiç kimseye minnet duygusu içinde olmayan bir liderdir. İhsanoğlu ise cumhurbaşkanı olsa bile, kendisini öneren CHP ve MHP liderlerinin gölgesini hep üzerinde hissedecek, onlara minnet duygusu içinde olacaktır. Zaman gelip muhalefet partileri gibi davranacak, kendisini öneren liderlerin politikasını takip edecektir. Bütün bu açılardan ötürü “Erdoğan mı, İhsanoğlu mu?” sorusuna canı gönülden “Erdoğan” diyorum.


Yazarın Diğer Yazıları