FIRSATÇILAR, STOKÇULAR, FAİZCİLER, DÖVİZCİLER

Bu ülkenin ne kadar düşmanı varmış da haberimiz yokmuş. Bu ülkede ne kadar vicdansız ve merhametsiz insan varmış da farkında değilmişiz. Bir yandan fırsatçılar ve stokçular, bir yandan faiz ve döviz lobileri, bir yandan muhteris ve muhalif siyasetçiler, bir yandan koltuğu alınınca vefasız ve ihanetçi çıkan bürokratlar, bu ülkenin dibini oyuyorlar, hükümeti düşürmek, özelde Sayın Erdoğan'ı koltuğundan etmek için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. Düşünmüyorlar ki bu gemide hep beraberiz. Bu gemi batarsa hepimiz birden batarız.

 

Evet, "kurt bulanık-puslu havayı sever" der atalarımız. Bir de bulanık suda balık avlayanlar var. Bu fırsatçılar, bu spekülatörler, geçen sene patates- soğanla vurmaya çalıştılar, patatesleri depolardan çıkarmayıp çürüttüler, bir liralık soğan on liralara fırladı, sarımsak beş liradan elli liraya çıktı. Bu yıl ise bu iki sebzenin fiyatı dibe vurdu. Bugün de temel gıda maddeleri un, yağı ve şekerle vurmaya çalışıyorlar, sosyal medyada da algı oluşturuyorlar. Un, yağ ve şeker ihraç eden bu ülkede bu ürünlerin yokluğunu yayıyorlar.

 

Öğreniyoruz ki yağ, şeker ve un fabrikaları üç vardiya çalışıyor, bu ürünlerin fazlasını da Ortadoğu ve batı ülkelerine ihraç ediyorlar. Beş kiloluk sıvı ayçiçek yağının 60 liradan 120 liraya kadar çıkması, üretim azlığından mı yoksa birilerinin depolara stoklamasından mı? Bu yıl ilk defa şekerle de oynamaya kalktılar, kilosu beş lira olan şekeri depolayarak ve yok diyerek fiyat yükselttiler. Her iki ürün de halkın temel gıdası. Birileri de bu yıl daha bir stratejik ve vazgeçilmez gıda olan un ile oynadılar. Bazı değirmenler ve fırınlar iki yıl yetecek ununu depolarken, birileri de bugün piyasa da bulamıyor. Pandemi ve kuraklık dolayısıyla temel gıda maddelerini dışarıdan tedarik etmesi de zor. Çünkü pahalı da olsa kimse satmak istemiyor, her ülkede üretim azalması var.

 

Evet, ayçiçeğinin bir kısmını ithal ediyoruz, ancak buğday da, şeker pancarı da bu ülkede fazlasıyla üretiliyor, işlenip un ve şeker yapılıyor. Tek sıkıntımız, içerideki kötü niyeti stokçular ve bir de plansızlık, denetimsizlik. Bu ülkede hangi ürün ne kadar üretilmeli, bunun planı yapılmıyor. Hangi üründe ithalata mahkumuz, bunlar teşvik edilmeli, desteklenip ekilmeli, bize ihtiyaç olanın ihracına engel olunmalı, ihtiyaç fazlası ihraç edilmeli.

 

Şunu anladık ki, gıda piyasasını tamamen özel sektörün insafına bırakırsak fiyatların, ihtikarın yani stokçuların önünü almak mümkün olmayacak, spekülatörler iktidarları pinpon topu gibi oynayacaklar, para babaları hükümet düşürüp hükümet kuracaklar. Halkın ekmeğiyle de istedikleri gibi oynayacaklar. Nitekim oynadılar.

 

Ülkemizin en zayıf yönü, en yumuşak karnı döviz kurudur. Döviz kurunun önemi de, ham medde ve ara mal noktasında ithalata bağımlı olmamızdan kaynaklanır. Tek çözüm, cari açığı sıfırlamak, ihracatla ve turizm geliriyle döviz fazlası oluşturmak, ithal ettiklerimizi içeride üretmek. Döviz açığı olmayan, cari fazla veren ve yüzde ondan fazla büyüyen bir ülkede istedikleri gibi döviz kurunu yükseltemezler, bir gecede dövizi iki katına çıkaramazlar. Giderek o güzel günlere doğru ilerliyoruz. Son aylarda 220 milyar doları aşan ihracatımızla cari açığımız kalmadı diyebiliriz. Bu üretim ve ihracatı giderek yükseltir ve ithalatı da kısabilirsek, dövizde istikrar sağlanacak, enflasyon düşecek, sıfır faiz veya faizsiz bir ekonomiyle yolumuza devam edeceğiz. Üreten kazanacak, vurgun ve soyun düzeni sona erecek.

 

Evet, ülkemiz döviz yönünden iki binlerin ve öncesinin ülkesi değil. Bu ülkenin şirketlerinin ve fertlerinin bankalarda 240 milyar dolar mevduatı var. Bu ülke ve hükümeti, üç-beş spekülatör karşısında çaresiz değildir. Ancak biraz hırpalanırız, biraz zarar görürüz, piyasanın oturması biraz zaman alır.

 

Evet, faiz lobileri boş durmuyor. Yatarak soyanlar, üretmeden kazananlar harekete geçti. Çünkü Allah'ın Kur'an'ında haram kıldığı faizi düşürmek ve hatta sıfırlamak isteyen, bu ülkeyi faiz- dolar kısır döngüsünden, kıskacından çıkarmak isteyen bir iktidar var. Karşıda faiz kazancından vazgeçmek istemeyen ve düşük faiz politikasına direnen mihraklar, içeride ve dışarıda lobiler var. "Efendim, enflasyonun olduğu bir ülkede faiz düşerse, eksi faiz bu ülke için felaket olurmuş (!) Tasarrufu, parası olanlar, parasını nerede değerlendirecekmiş!" Biz de diyoruz ki, devlet, bu tasarruf sahiplerine faiz dışında yeni ve güvenli alternatifler sunmalı, bankalar faiz yerine kâr payı dağıtmalı. Tasarrufçular gerekirse uzun vadeli paralarını kâr pay dağıtan banklarda tutmalı, borsadaki şirketler de kâr payı dağıtmalı. Biz inanıyoruz ki, faiz bereketsizliğe yol açar, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar, faizin yüksek olduğu ülkede yatırım ve üretim olmaz. Bedava para kazanmak varken insanlar niçin riske girip de yatırım ve ticaret yapsın? İşte bu kısır döngüyü kırmak ve ülkemizi faiz soygunundan kurtarmak için adımlar atılmalı, yeni bir politika benimsenmeli. İşte Sayın Erdoğan bunu yaptı, faiz lobileri, soyguncular bundan rahatsız, stokçular bu yüzden harekete geçti. Biraz sabır diyoruz.

 

Tarımda ve sanayide iyi bir planlama ve teşvik sistemi, piyasada iyi bir denetim ve yanlış yapanlara caydırıcı cezalar, bu ülkenin önünü açacaktır.


Yazarın Diğer Yazıları