Gençliğimiz Geleceğimiz

  15 Temmuz darbe kalkışması bize gösterdi ki, gençliğimiz ümit vermeye devam ediyor. Bunca kültürel erozyona rağmen gençlik sapa sağlam ayaktadır. Yeri ve günü geldiğinde, vatan tehlikeye düşüp cepheye çağrıldığında, bayrağa ve mukaddes değerlere saldırı olduğunda ayağa kalkan, düşmana geçit vermeyen bir gençlik var. Bu gençlik, geleceğimize ümitle bakmamızı, Batı karşısında dik durmamızı sağlıyor. Cumhurbaşkanımız kükrüyorsa, dış güçlere eyvallah etmiyorsa, gençliğe olan güvenindendir.
    Evet, devlet ve millet olarak gençliğimiz en büyük sermayemizdir. En verimli yatırım gençliğe yapılan yatırımdır. Hani Konfüçyüs demiş:  “Bir yılı planlıyorsan pirinç yetiştir, on yılı planlıyorsan ağaç yetiştir, yüz yılları planlıyorsan insan yetiştir”. İnsana ve özelde gençliğe yatırım yapan devletler, milletler, anne-babalar, işadamları hep kazanmıştır. Devletler insanını,halkını eğitebildiği oranda güçlüdür, anne- baba çoğunu eğitebilmişse dünyada da ahirette de huzur içindedir. İşadamı işçisini eğitip kalifiye eleman olarak yetiştirebilmişse daha çok kazanır.  Hasılı eğitim en büyük sermayedir. Sermaye eğitimli insanların elinde olursa kazandırır, mutluluk verir.
     Günümüz gençliği çok daha farklıdır. Şöyle ki:
     1- Bugünkü gençlik daha bilgili, teknolojiye daha yatkın, bilgisayar kullanıyor, dolayısıyla daha az zamanda daha çok bilgiye ulaşıyor, zamanı daha verimli kullanıyor.
    2- Bugün gençlik daha paylaşımcı ve cömert. Eski insanlar gibi kıtlık ve yokluk yaşamadığı için bugünün gençliği yarım ekmek bulsa arkadaşıyla paylaşabiliyor,  yarın endişesi taşımıyor.
    3-Geçliğin bugün öz güveni daha yüksektir. Avrupalıdan daha iyisini yaparız diyen gençler var bugün.  Bugünün gençliği korkmadan, çekinmeden görüşlerini dile getiriyor, eleştiriyor, hakkını arıyor, haksızlığı sineye çekmiyor. 
   4-Gençler bugün daha rekabetçi, daha hırslı ve değişime açık. Görüyor, kıyaslıyor,  yorum yapıyor. Tek diploma ile yetinmiyor, sınavlara katılıyor, okul dışı kurslar alıyor,  üç üniversiteyi birden bitiriyor, mesleğinde yükselmek için çalışıyor.  Sınavdan çıkıp sınava giriyor, rekabetçi oluyor, stres yaşıyor. Çünkü ekmek aslanın ağzında değil, ta midesinde. Okumak, diplomalar sahibi olmak yetmiyor, yeni sınavlar kazanmak gerekiyor, iş tecrübesi gerekiyor, yabancı dil gerekiyor, mülakatlar da elenmemek için üstüne bir de birilerinin tavsiyesi ve şefaati gerekiyor.
   Gençliğin bu artılarının yanında bir de eksileri var:
   1-Bugün gençlik kolay bulduğu için kolay harcıyor, marka ve moda takip ediyor. Dolayısıyla tasarruf etmiyor, hep borçlanıyor, aile büyüklerini de zorda ve darda bırakıyor. Krediyle iş yapıyor, faize bulaşıyor, dolayısıyla kazancı yetmiyor, gözü- gönlü doymuyor, bu doyumsuzluk evlilik hayatında geçimsizliğe ve boşanmalara yol açıyor. Bir kısım gençlik aile sorumluluğu almak, evlenmek istemiyor. Hatta evliliği ayak bağı olarak görüyor.
  2-Bugünün gençliğinin oturuşu, kalkışı, giyinişi, davranışı eskilere göre daha rahat. Bu da eskiler tarafından saygısız, arsız, edepsiz olarak algılanıyor, tepkiyle karşılanıyor.
   Özelde genç kızlar arasında bir taraftan başörtü takma artarken, diğer yandan dar ve sıkı giyinme, kot ve pantolon giyme yayılıyor. Sonuçta dinimizin emrettiği tesettürden uzak, açık ve arsız bir giyim tarzı almış başını gidiyor.  Dindar bildiğimiz genç kızlarımız bile tesettürün anlamını bilmiyor, dar ve vücut hatlarını gösteren elbiseler üzerinde başörtüleri eğreti duruyor. Bunun sebebi şuur eksikliği, çevre özentisi, arkadaş yönlendirmesi.
   3-Bugünün gençliği daha çok tüketmek istiyor, şükür ve kanaat etmiyor,  azla yetinmiyor. Bu da onları borçlandırıyor, sinir ve strese sokuyor. Umduğunu bulamayan, gördüğünü alamayan, hayalindeki üniversiteyi kazanamayan ve istediği mesleği seçemeyen gençlik birçok psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
   4-Bugünkü gençlik kötü alışkanlıkların pençesinde. Başta sigara olmak üzere uyuşturucu alışkanlığı giderek yayılıyor. Bu alışkanlıkların temelinde de manevi boşluk var, işsizlik ve sahipsizlik var, bölünen, dağılan,  boşanan aileler var.
   Sonuç olarak, belediyelerimiz ve devletimiz köprüler, yollar ve binalar yaparken, gençliği ihmal etmemeli, eğitime daha çok bütçe ayrılmalı, yatırımlarını gençliğe yöneltmeli, gençliğe sahiplenen iyi niyetli vakıf ve cemaatler desteklenmeli, aile eğitimine, ana- baba eğitimine önem verilmeli, daha evlenirken aile kurumunun sağlam ve sağlıklı olması için tedbirler alınmalıdır. Bu çerçevede “evlilik ehliyeti” getirilmeli, evlilik okulları ve kursları açılmalıdır.
     Ailenin kutsiyeti, namus ve mahremiyet kavramları eğitimin bütün kademelerinde anlatılmalı, edepli, saygılı, kanaatkar, özgüveni yüksek, inançlarına ve değerlerine bağlı bir gençlik ivedilikle yetiştirilmeli, eğitim müfredatı yeniden gözden geçirilmelidir. 

Yazarın Diğer Yazıları