Gönül Almak-Gönül Yapmak

 “Gönül adamı olmak, gönül almak, gönül yapmak, gönül yıkmak, gönül koymak, gönle su serpmek, gönül dünyasına girmek, gönül yarası, gönlü düşmek” gibi onlarca deyim ve tamamlamalarımız var Türkçemizde. Dolayısıyla gönlü büyük bir milletiz. Sevdiğimizi gönülden severiz, gönül almak- gönül yapmak için her fedakârlığa katlanırız. Gönlümüz ufak şeylerden kırılır, ufak şeylerden de yapılır. Yunus’umuz da dünya geliş sebebini anlatırken “gönüller yapmaya geldim” der. Hepimizin hayat felsefesi gönül almak, gönül yapmak olmalıdır.
     Bu toplum hayırseverlerin ve hayırseverlere dua edenlerin sayesinde ayakta duruyor. Allah birilerine hayır yapmayı, topluma hizmet etmeyi sevdiriyor, onlar birilerini sevindiriyor, o sevindirilenler de dualar ediyor ve Rabbimiz o topluma rahmet ve bereket indiriyor, huzur ve güvenlik veriyor. İşte bugün Türkiye’miz huzur ve güvenlik adası olmaya devam ediyorsa, üzerimize rahmet ve bereket yağıyorsa, hayırseverlerimizin ve onlara dua eden mazlumların sayesindedir.
    Evet, hayırseverlerimizi teşvik etmemiz gerekir, onlara teşekkür etmemiz ve onların motivasyonunu -iştahını artırmamız gerekir. Çünkü “marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta’ zayidir” derler.
    Bir cami yapmaktan bir kalbi yapmak, kırık bir gönlü onarmak daha evladır. Çünkü camiler insan eliyle taşlardan yapılan, aslı taş yığını olan yapılardır, ama gönüller bizzat Allah’ın yapısıdır, Allah’ın nazargâhıdır. Çünkü Rabbimiz, “Ben size şah damarınızdan daha yakınım. Ben kainata sığmam ama bir mazlum kulumun kalbine sığarım” buyurur. Allah hayırseverlerimizin adedini çoğaltsın. Mağdurları, mazlumları, gönlü kırıkları, hayata küsenleri, evine kapananları, dışarı çıkamayanları, eli- ayağı kısıtlı olanları, bağımlı yaşayanları, ezilenleri, üzülenleri, “ben de parklara- yollara çıkabilsem” diyenleri sevindirmek kadar büyük erdem ve fazilet, daha büyük sevabı olan bir amel bilemiyorum. Rabbimiz, “tatlı ve gönül alıcı bir söz, minnet edilen, başa kakılan bir sadakadan, bir iyilikten daha hayırlıdır” buyurur. Efendimiz, “Bir hurma tanesiyle de olsa sadaka vererek ateşten korunun”. “Bir hurma tanesini bulamazsanız tatlı bir söz de sadaka yerine geçer”. “Mazlumun duasıyla Allah arasında engel yoktur.” buyurur.
    Akşam yatağınıza yatarken kendinize sorun: “Bugün Allah için kimi sevindirdim, kimi memnun ettim, kimi ziyaret ettim, kimin duasını aldım?”. Düğünlerimiz, cenazelerimiz dolup taşıyor, insanlarımızın bu özelliği her zaman takdire şayan. Bizzat kendi düğünümde gördüm; insanlar gönül yapmak için sıcak evini bırakıp uzak mesafelerden düğün salonuna koştular, mutluluğumu paylaştılar. Onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Dostlarımla ne kadar iftihar etsem azdır. İnsan dostlarını mutlu ve mutsuz günlerinde yanında görmek ister. Mutluluk paylaşılırsa çoğalır, mutsuzluk da paylaşılırsa azalır. Düğünlerde gösterdiğimiz güzelliği, aynı hassasiyeti hasta ziyaretinde de gösterebilsek, engellileri ve yaşlıları da ziyaret ederek gönüllerini alabilsek çok daha iyi olacak. Çünkü Allah’ın rızası nerededir bilemeyiz. Belki susuz bir köpeği sulamakta, belki bir hastayı ziyarettedir. Yunus ne güzel söylemiş: “Bir hastaya vardın ise/, Bir içim su verdin ise/, Yarın orada karşı gele/, Ab-ı hayat içmiş gibi”.
 

Yazarın Diğer Yazıları