Hazreti Mevlana’dan Seçmeler

Hazreti Mevlana, 17 Aralık 1273 günü Hakka yürümüş, hep istediği sevgilisine kavuşmuş, vuslata ermiş, o gecesinin adını da “Şeb-i Arus” (düğün gecesi, sevgiliye kavuşma -gerdek gecesi) koymuştur.
   Konya’mızda bir gelenek halini aldı; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Konya Büyükşehir Belediyesi 7- 17 Aralık günlerini vuslat günleri olarak değerlendiriyor, sema gösterileriyle ve diğer birçok kültürel etkinliklerle dolduruyor. Vuslat günlerinde olup da Hazreti Mevlana’dan bahsetmemek, sözlerinden alıntılar yapmamak olmaz:
  Evet, Hazreti Mevlana Divan-ı Kebir’inde olsun, Mesnevi’sinde olsun hep muhabbeti anlatmıştır. O şöyle diyor:
   “Acı söz tatlı bir dille güzel ve hoş olur. Diken gül bahçesi içinde gönül çekici olur. Ebu Cehil karpuzu gibi acı bir şey, insana sevgili elinde hurma gibi tatlı gelir. Dar bir ev, evdeki dost yüzünden sahra gibi geniş görünür. Sevgiyle acılar tatlanır, bakırlar altın olur, kirli- bulanık sular duru hale gelir. Kimin aşka meyli oksa o kanatsız kuş gibidir, vah O’na.”
   Hazreti Mevlana’nın eserleri aslında Kur’an-ı Kerimin tefsiri, hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. O’nun anlattığı kıssalar bile Kur’an’dan ve hadislerden mülhemdir. Kıssa en güzel tebliğ metodudur. Nitekim Kur’an’ın yüzde doksanı kıssadır. Birçok önyargılı, kalbinde maraz olan insan, O’nun misallerinden ve kıssalarından yola çıkarak O’na bühtan etmektedir. Sanki o bühtan edenleri kastederek şöyle hatırlatmada bulunur:
    “Men bende-i Kur’ânem, eğer can dârem.
    Men hâk-i rehi Muhammed-i Muhtârem.
    Eğer nakl küned cüzin kes ez güftârem,
    Bizârem ezu ve zan Sühan bizârem…”
   Anlamı: Yaşadığım müddetçe ben Kur’an’ın kuluyum, kölesiyim. Yine ben Muhammed Mustafa’nın ayağının tozuyum. Benden şu sözlerden başkasını nakledenler olursa ben ondan da, o sözlerden de bizarım, şikayetçiyim.
    Hazreti Mevlana hayatı boyunca kullardan bir şey istememiş, minnetsiz yaşamış, dostlarına da avuç açmamalarını tavsiye etmiştir. O şöyle buyurmuştur: Bizim dostlarımızdan kim dünyaya ait bir şey istemek için el-avuç açarsa, ondan yüz çeviriniz. Çünkü biz, istek kapımızı kendi dostlarımıza kapamışız. Bize almayı değil, vermeyi öğrettiler. Peygamber Efendimiz de buyurur: “Eğer Allah’tan cennet istiyorsan, kimseden bir şey isteme. Eğer böyle yapabilirsen ben cennete girmene kefilim.”
  Anlıyoruz ki Hazreti Mevlana’nın her sözü ayet ve hadislerden mülhemdir, ayet ve hadislerin manalarıdır. O, Peygamber Efendimiz gibi müstağni yaşamış, evinde, sofrasında bir şey bulunmadığı gün, “Elhamdülillah, evimiz Peygamber evine döndü” demiştir.
  Hazreti Mevlana’nın bir duasıyla bitirelim:
  Ya Rabbi! Beni kendisini beğenen ve herkesi aşağı görüp kendisini üstün gören nefsin eline bırakma. Senden başka hiçbir şeye beni boyun eğdirme. Ben hep nefsimin fitnesinden kaçmak istiyorum. Ben sana aidim. Ne olur beni bana bırakma.”
Mevlana’nın şu dörtlüğünü de ezberleyin:
“İstiyorsan Hakka varmayı,
Meslek edin gönül almayı,
Bırak saraylarda mermer olmayı,
Toprak ol, bağrında güller yetişsin.”


Yazarın Diğer Yazıları