İhtisas Kursları Ve İmam Hatiplerimiz

On iki yıllık temel eğitim kanununun yürürlüğe girmesinden sonra en çok olumsuz etkilenen Diyanet’in Kur’an Kursları oldu. Özellikle Erkek Kur’an Kurslarında öğrenci sayısı dibe vurdu, birçok hocamız ya emekli olmak, ya da imam ve müezzin- kayyım olarak görev değişikliği yapmak zorunda kaldı. Köylerimizde ve kasabalarımızda halkımızın dişinden tırnağından artırarak yaptığı devasa Kur’an Kursu binaları boş kaldı, ya da sekiz- on öğrencinin, köylünün- esnafın Kur’an öğrendiği mekanlar oldu.
   Evet, Kur’an eğitimi noktasında, Kur’an kurslarının eğitim sistemi içindeki yeri noktasında belirsizlikler devam ediyor. Siyasetçilerden olsun, Diyanet camiasından olsun bu konuda bir fikir geliştiren ve bu binaların dolmasını sağlayan açılımlar görülmüyor. Bu binalar milli servettir. Okullarımızda derslik sıkıntısının çekildiği, öğrencilerimizin kırk kişilik sınıflarda ders görmek hatta ikili öğretim yapmak zorunda kaldığı bir dönemde, Kur’an kursu binalarımızın boş duruyor olması hem büyük bir israf, hem de insanımızın emeğine ve inancına saygısızlıktır. Kur’an kursu binaları, AK Parti gibi misyonu olan muhafazakâr bir hükümet döneminde harıl harıl çalışmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı proje geliştirmeli, bu kursların sahibi dernek ve vakıflarla işbirliği yaparak buraları imam-hatip ortaokulları yapmalı, ilçe merkezlerindeki en büyük kurs binalarını da Diyanet ihtisas kurslarına çevrilmelidir. Boşta kalan, öğrencisi olmayan Kur’an kursu öğreticilerimiz de, Milli Eğitimin okullarında Din Kültürü- Ahlak Bilgisi, Siyer ve Kur’an öğretmeni olarak değerlendirilmelidir. Bugün imam- hatiplerimizin ve Kur’an Kursu Hocalarımızın çoğunluğu İlahiyat Meslek Yüksek Okulu  mezunudur. Bu hocalar kısa bir hizmet içi eğitim kursuna alınarak köy ve kasabalarımızdaki ilkokullarda öğretmen olarak çalışabilirler.
     İlk kademeden sonra verilecek bir yıllık ara da hafızlık eğitimi için yeterli değildir. İlk kademeden veya ikinci kademeden sonra imam-hatip ortaokullarını veya liselerini tercih edenler için bir hazırlık sınıfı düşünülebilir. Hafız olmak isteyenlere en az iki yıllık tolerans tanınmalı ve ondan sonra imam-hatip orta bölümünün altıncı-yedinci sınıf derslerinden sınav yapılarak direk yedinci veya sekizinci sınıflara kayıtları yapılmalıdır.
    Evet, hafızlık bu milletin en çok önem verdiği, dinimizin de farz-ı kifaye gördüğü bir eğitim sürecidir. Hafızlık, İmam- hatiplerimiz ve ilahiyat bilimlerinde mütehassıs olmak isteyenler için temel eğitim niteliğindedir. Hafız olmayan bir ilahiyat hocasının bir kanadı eksiktir, meslek hayatı boyunca o eksikliği hep hissetmektedir. Ayrıca manevi yönden de Peygamberimiz (sav) hafızlığı teşvik etmiş, “Hafızlar yani Kur’an’ı yüklenenler ümmetimin en şereflileridir, yetmiş yakınına şefaat edeceklerdir” buyurmuştur. Böyle bir şerefli ve manevi derecesi yüksek bir eğitimi asla ihmal edemeyiz, boş veremeyiz. En zeki öğrencilerimiz hafız olmalı, Kur’an’a ve dine hizmet etmelidir.
    Yukarıda ihtisas kurslarından bahsettim. İlçe merkezlerinde bir adet Kur’an kursu ihtisas kursu olarak ayrılmalı, en yetkin hocalar burada görev almalıdır. İmam- hatip liselerinden mezun olan ve Diyanette görev almak isteyen öğrencilerimiz, seçme bir sınavdan sonra burada iki yıl eğitim almalı ve direk Kur’an kursu öğretmeni ve imam- hatip olarak atamaları yapılmalıdır. Tıpkı polis okullarında (kurslarında) olduğu gibi.
    Evet, maalesef imam hatip lisemizde din görevliliği için yeterli eğitim verilemiyor. Öğrencilerimiz diğer müspet bilim dersleri arasında boğuluyor, Kur’an, Tefsir, Arapça, Fıkıh gibi meslek derslerini yeterli şekilde öğrenemiyorlar. Bunun için iki yıllık imam -hatip liselerinin üzerine ihtisas kursları açılmalı, buradan donanımlı imam- hatipler ve Kur’an kursu öğreticileri yetiştirilmelidir. Maalesef İlahiyat Meslek Yüksek Okulları bu ihtiyaca cevap veremiyor. Yüz yüze ve pratik eğitim olmadığı için, İlahiyat eğitiminde açık öğretim metodu yeterli değildir. Özellikle Kur’an okuma eğitimi, bir “Fem-i Muhsin” dediğimiz kıraat hocasından alınabilir. Kendi kendine insan güzel Kur’an okuyamaz, Arap harflerinin mahreci ve fonetiği yüz yüze eğitimi gerektirmektedir.
      Diyanet’in kırk beş günlük yaptığı hizmet içi eğitim kursları yeterli değildir. Bugün köylerimizde birçok hocamızın on sayfa ezberi yoktur. Arapça adına hiçbir temel gramer bilgine sahip değildirler. Hasılı hitabette, psikolojide, beşeri ilişkiler noktasında birçok eksikleri vardır hocalarımızın. İşte bu eksikler ancak iki yıllık ihtisas kurslarında tamamlanabilir.
     Hocalarımız donanımlı olmalıdır, çünkü geleceğin Türkiye’si onların elinde şekillenecektir. Nesillerimizin yozlaştığından, camilerin boşaldığından şikayet ediyorsak, bunu hocalarımızın eksikliğinde aramalı, cami hocalarımızı, din önderlerimizi iyi yetiştirmeliyiz.


Yazarın Diğer Yazıları